Selim Gürbüzer


SİNEMA DÜNYAMIZ VE KAMERA TEKNİKLERİ

İyi bir yazar olmanın yolu bir dağ başında tek başına yaşamak değildir elbet.


       İyi bir yazar olmanın yolu bir dağ başında tek başına yaşamak değildir elbet. Keza bir yazarın sahip olduğu kaynak kendisidir. Yaşadıkları hissettikleridir. Yaşamak gözlemlemekten bir gömlek üstündür dersek yeridir. Dolayısıyla yazar yazdıklarıyla gündem oluşturup film konusu bile olmalıdır. Bu yüzden filmde kurgulanan hikâye ve fikir hayatın orta yerinde bulunmalı.

        Nasıl ki bir film yapımcısı başkarakter, karşıt karakter, dramatik aksiyon, doruk nokta vs. gibi unsurlara dikkat etmesi gerekiyorsa bir yazarda kendi iç dünyasında var olan ilham kaynaklarını harekete geçirmek durumundadır. Malum başkarakter filmin kahramanı ve aynı zamanda kurgulanan olayların baş odağında olan bir rolcüdür.  Karşıt karakter ise başrolde oynayan kahramana muhalif oyuncudur. Başkahramanın karşı karakteri ne kadar güçlüyse o kadar film sürükleyici olacağı muhakkak. Aksi takdirde zikzak karakter izleyiciyi şaşırtabiliyor. Keza düz karakter de durağanlaştırır. Dramatik aksiyon bir senaryonun itici kalbidir.  Bu yüzden seyircinin duygu ve düşüncelerini harekete geçirmek bakımdan mühim arz eder. Elbette ki bir film kendiliğinden oluşmaz. Onun beslendiği kaynaklar vardır. Şöyle ki; sosyal psikolojik meseleler, korkular, tarih,  aşk hikâyeleri, intikam, fantastik fanteziler (hayaller), biyografi, kütüphane vs. bir filmin beslendiği kaynaklardır. Madem öyle bir filmi kurguladığımızda aksiyonu tırmandırıp çekişmeyi doruk noktaya ulaştırmanın yanı sıra insanları meraklandıracak şekilde kurgulamalı. Son ana kadar seyirci merakta kalıp beklenmedik bir sürprizle film sonlanmalıdır. Gerektiğinde seyirci izlediğinde başkarakterle kendini özdeşleştirmeli. İzleyici kendinden bir şeyler bulmalı. Şayet bir film aile ile ilgiliyse batı ailesini kendi coğrafyamıza uyarlayamayız. Çünkü batıda anne, baba söylenmeyebiliyor, ebeveyne isimle hitap edildiği bir vaka.

       Kurguladığımız bir filmde bir çekimden diğerine ne zaman ve nasıl geçileceğine, çekim sırası ve süresi ne olmalı, olumlu görüntü sürekliliği nasıl elde edilir gibi hususlara dikkat edilmelidir. Her şeyden önce çekim sırasına göre mekân aynı olmalı, adam aynı olmalı, adam sağa bakıyorsa sağa bakacak şekilde çekim yapılmalıdır. Kurgucu yönetmenin kâğıda yazdıklarını kurgulayan kişi demektir. Böylece bu ikili kendi arasında istişare de bulunup “şunu şöyle yapabiliriz” şeklinde birbirlerine yardımcı olurlar. 

       Görüntü geçişlerinde efekt kullanmaksızın kesme (cut) tarzı direk geçişin yanı sıra bir görüntü kaybolurken diğer görüntünün yavaşça belirmeye başladığı bir mix (zincirleme) tarzı geçişte olabilir.  Hatta hareket ve müziğe göre de geçiş söz konusudur. Gerektiğinde iki görüntünün üst üste getirilerek bindirmede yapılabilir. Hakeza özellikle sahnenin sonunda kararma ve başında açılma işlemi uygulamayı da ihmal etmemek icap eder. İris ise filmin başında veya sonunda bir sembol veya efektle görüntüyü açılır ya da kapanır hale getiren bir işlemdir. O halde sahnenin sonunda görüntü dondurularak film sonlanması uygundur.

         Senaryo çekimlerinden önce mutlaka bir planlama gerekir. Bunun için sayfanın sol tarafına görüntü, sağ tarafına da görüntüyü ifade edecek sesler kaydedilir. Tıpkı bu durum beynin iki yarım küresini andırır. Madem öyle, görüntü alırken vapur, iskele, deniz içerikli bir temaysa ortam sesi, martı sesi pekâlâ verilebilir. Şayet bu romantik bir sahne gösterimiyse ortam sesini müzikle renklendirmek uygundur. Tabii bunları yaparken kademe kademe birinci çekim, ikinci çekim vs. diye tasnifleriz. Zira her çekimin kendine özgü görüntüsü ve kendine özgü ses kaydı söz konusudur. Birkere filmin başlangıç bitiş aşamaları tamamlamadan şunu iyi hesap etmekte fayda var.  Biz ne sunuyoruz,  hedef kitlemiz kimler,  metin ana konusu ve sırası ile sunacağımız başlıca kitle iletişim araçlarımız neler, hedef kitlenin bizden beklentileri nelerdir gibi soruların cevabını karşılamalıdır. Malum çekim senaryosu ne kadar mühimse tanıtım yapacağınız filmin reklamı bir o kadar önem addeder. Bu da yetmez, tanıtımını yapacağınız filmin reklamında geçen ifadeler kafa şişirmemeli, 10 saniyede 25 sözcük kâfidir.  Zaten reklam veren film firmasının Brıef (ajans)’ten istediği de budur. Ayrıca reklam merakta uyandırmalıdır. Nitekim reklam tanıtımlarının %70’i göze,  %30’u kulağa hitap eder.  Reklamın en etkili türü hiç kuşkusuz televizyon kanalı vasıtasıyla sunulanıdır. Her ne kadar televizyon vasıtasıyla tanıtımın maliyeti yüksekte olsa hitap ettiği kitleyi göz önünde bulundurduğumuzda ucuz olacağı ortaya çıkar. Kaldı ki bir gıda ürünü kaliteli olmasa bile televizyonda çıkmışsa güvenirlilik kazanabiliyor.  Reklamında hareketlisi ve hareketsizi var. Mesela logo tarzı reklam verildiyse ya ses verilir, ya da müzik verilir, bu yüzden hareketsiz reklam kategorisi kapsamında değerlendirilir. Çoğu kez ekranda yayın altında geçen reklam bunun tipik misalidir.  Bildiğimiz özel tanıtıcı reklamlarda malum hareketlidirler.  Her şeyden öte insanları harekete geçiren cümleler reklamın ana ruhunu yansıtıp, bu doğrudan düz anlatım diye addedilir.  Direk sizi hareket etmek yerine dolaylı şekilde ürüne yönelikse bu dolaylı anlatım olarak tarif edilir.  Omo reklamlarında görmüşsünüzdür “Kirlenmek güzeldir” şeklinde tanıtımı sayesinde deterjan alacağınız zaman ister istemez Omo almak bahis konusu olabiliyor. 

        Demonstrasyon ise gösterime dayalı uygulamalı reklam tipidir.  Bunlar daha çok ikna etme yöntemini benimserler. Dolayısıyla tanıtımını yaptığı ürünü inandırıcı olmalıdır. Bu da yetmez;  açıklayıcı, kıyaslanabilir, öncesi ve sonrasını belirtir, dayanıklılık testini gösterir olmalı ki demonstrasyon örneklerinden amaçlanan hedef gerçekleşebilsin. 

        İlla bir film öykü ya da tarih olacak diye de bir kayıt yok, pekâlâ bu bir belgesel filmde olabilir. Ancak belgesel filmlerde bir konuyu işlerken aslına sadık kalmak mecburidir.  Aksi takdirde inanırlığını yitirir.  Bu işin hakkını veren sinemacılar toplumsal hafıza elçiler olarak adından söz ettirirler. Hakeza iyi bir röportajcı da böyledir.  Gün gelir bir gün o röportaj birçok karanlıkta kalan olayları açığa çıkarması bakımdan işe yarar belge olacaktır. 

         Elbette ki sinemanın kökeni batıdır. Batı filmle ilk tanıştığında gösterimde olan trenin üzerine geldiğini sanaraktan ürküp salonu terk eder hale gelmişler. İşte bu ilk buluşma beraberinde sinemacılık sektörüne hız kazanmıştır. Her şeyde olduğu gibi televizyonculukta sistem üzerine kuruludur. Mesela NTSC (Natıonal Television System Committee) Amerikan kıtasının büyük bölümünde, Japonya ve Kore’de kullanılan bir sistem olup renk kodlama ile adını duyuran bir sistemdir.  Bu sistemin ortak özelliği 525 yatay çizgi, 30 görüntü/saniye olmasıdır.  Diğer dikkat çeken sistemse PAL (Phase Alternate line)  olup, Fransa hariç Avrupa’nın tamamında uygulanan bir kodlama sistemidir.  Bu da 625 yatay çizgi, 25 görüntü/saniye olarak işlev görür.  Malum SECAM (Systeme Electronique Couleur Avec Memoire) Fransa ve birkaç sömürge ülkesinde kullanılmaktadır. Dahası PAL aynı çizgi ve kare sayısına sahip bir sistemdir. 

       Televizyondan söz etmişken videodan da bahsedebiliriz.  Malum video analog ve dijital sinyal sistem diye iki ana başlık altında tasnif edilir.  Birincisi eski sistem olup elektronik, frekans, veri akım sinyallerinden oluşur. Dijital sistem sayısal rakamla ifade edilen 1(var) ve 0 (yok) kodlamasıyla gerçekleşen veriler olup bunun en üstünü HD’dir. Ancak sinema kameraları hala analog sistemi üzerine çalışır. Dijital kameralar hafızaya kaydettiği gibi diske ve kasete de kaydedebiliyor.  Bir kamera üzerinde HD yazıyorsa anlayın ki HD çekiyordur. Malum, basic stüdyo (temel stüdyo) ve aktüel  (camcorder) diye iki çeşit kamera söz konusudur.  Stüdyo kameraları reji kontrol sistemine bağlı olan kaset ve batarya gibi ek cihaza ihtiyaç duymayan kameralardır. Zaten bataryanın doluluk durumu kasetin durumu gibidir. İstemiyorsanız DISPLAY tuşuna basarsınız. Aktüel kameralar ise herhangi bir sisteme bağlı kalmayan kayıt ünitesi ve güç kaynağı üzerinden çalışan kameralardır. Nitekim omuz kameraları bunun tipik örneğini teşkil eder. 

        Kameranın ilk kullanılacak ilk düğmesi hiç kuşkusuz ON/OFF (açık/kapalı) butonudur.  Kamera kapalı konumdayken çalıştırılamaz. Açık konuma getirildikten sonra konum belirlenir.  Ayrıca kayda girip çıkma (REC) ve optik yakınlaşıp uzaklaşma (ZOOM IN-ZOOM OUT) hareketini sağlayan zum butonu elcek üzerinden sağ elle kontrol edilir.  Sol elini kullananlar içinse özel yapılmış kameralar vardır. Kamera üç parçadan oluşup, bunlar objektif, gövde ve vizör diye tanımlanır.  Objektif kısımda birden fazla mercekler vardır. Dar açılı objektif 500 mm’nin üzerinde bir değere (700-8000 mm) tekabül eder. Dar açıda ön ve arka alanı birbirine yaklaştırır ama öndekiler net,  arka taraf net değildir. Yani netlik derinliği azalır.  Malum, 500 mm normal değer olup,  bunun altındaki değer geniş açıdır. Şayet objektif 50 mm’nin üstünde bir değerde ise objektif dar olur. Mesela 25 mm objektif geniş açı, 50 mm az geniş açı, 100 mm dar açı, 300 mm’de alan daha da daralır. Yani rakamlar yükseldikçe daralma söz konusu olur. Dolayıyla 24 mm objektif ideal mercek ayarıdır. Belli ki 500 mm’den düşük olanlar geniş açılı objektiflerdir. Kelimenin tam anlamıyla 50’nin üzerinde ki değerler dar açılıdır. 

         Kamera omzunda çekim yapılırken sağ elle elcek kavrandıktan sonra üzerindeki kayıştan geçirilerek kamerayı tutmaya yarayıp dengeyi sağlar. Çekimlerde manüel yapılacaksa M, otomatik yapılacaksa otomatiğe alınır. Bu yüzden kamera otomatik netlik konumdayken AUTO kâfi gelip, netlik bileziğini kullanmaya gerek yoktur. Ancak işin ehli olan iyi bir kameraman istediği kişi ve nesneleri net görüntülemek için objektif üzerinde focus düğmesini MANUEL (elle) konumuna getirerek çekim yapar. Zaten objektif dizilimi önden arkaya doğru sıralanması bu maksada yöneliktir. Kamerada REC tuşuna basılarak kayda girildiğinde vizörün üst-ön tarafında kırmızı bir ışık yanar. Bu ışık TALLY düğmelerinden kontrol edilir. Bu ışığın şiddetini artırmak için HIGH, düşürmek için LOW seçilir. TALLY düğmesini off konumuna getirildiğinde ise kayıt sırasında kırmızı ışık yanmaz.  Ayrıca vizör ekranında objektiften toplanan görüntüler dışında diğer veriler için de uyarı yazı şekilleri vardır. 

       Kamera konumu, Video Teyp Recorder (VTR)  konumuna getirilir,  hafıza kartında fotoğraf izlenmesi yapılacaksa MEMORY konumuna getirilmesi uygundur, böylece fotoğraf karta kaydedilmiş olur. Anlaşılan kamera VTR konumundayken kaydedilmiş görüntüler izlenebiliyor. Ayrıca panel üzerinde tıpkı bir video okuyucu cihazındaki gibi PLAY (okuma), REV (gen), FF (ileri) PAUSE (bekletme), STOP (durdurma) SLOW (yavaş okuma), REC (harici kayıt yapma) tuşları vardır. Mesela Frame tuşları görüntüyü kare kare ilerlemesini sağlar. Derken bakaç ekranında onay işareti geldiğinde tuş bırakılır.

       Her kameranın arkasında giriş ve çıkış yerlerini belirleyen ayar hazneleri vardır. Elektriğin giriş bağlantısı DCIN (Stock guote for Digital Cinema Corp) belirler. Tepe ışıkları ve telsiz mikrofonlar DC OUT girişine bağlanır. Sabit mikrofon dışında mikrofonlar ise CHI girişlerine bağlanır.  Keza AUDIO olarak ta anılan bu girişlere mikrofon takıldığında istenen yönde ve uzaklıktan daha kaliteli ses alımı gerçekleşir.

         Gövde kısım film düzleminin içerir.  Vizör objektiften alınan ışıkların gövdede görüntü haline gelmiş şeklinin izlendiği aksam olup, bakaç görevinin yanı sıra görüntü netliğini sağlar. Parasol ise güneş ışınlarını engeller. Parasolun arkasında yer alan halka da netlik halkası adını alıp bunu bilezik gibi düşünebiliriz.  Onun arkasında uzaklaştırma ve yakınlaştırma işlemlerinde kullanılan zoom halkası vardır. Akabinde ise diyafram yer alır. 

         Malum diyafram ışığın ne kadar girmesini, az veya çok ışık denge ayarı görevi yapar.  Ayrıca objektif üzerinde diyaframı otomatik veya manüel seçmeye yarayan IRIS SELECTOR tuşu da vardır. Diyafram ışığı ne kadar geçip geçmeyeceğini ayarlayıp, 1’deyken en açık haldedir, 22’ye aldığınız zaman ışık kapanır.   Yani diyaframda 1 en  ideal rakam olup,  1.4, 1.8, 2.4.. yükseldikçe az ışık geçer. 

       Kamera kaydı ses mikrofonundan elde edilecekse AUDIO IN, LINE veya FRON konumunda tutulur. Kameraya dışarıdan mikrofon bağlanmışsa ses ayar düğmeleri MIC.(REAR) konumuna getirilir. Film çekimi yaparken dikkat edilecek bir diğer husus baştan sona kadar müzik sesi devamlı vermemektir,  seyirciyi ara sıra dinlenmeye alıp ortam sesi vermek gerekir. Malum mikrofonlar kullanım yerlerine göre el mikrofon, yaka mikrofon, ayak mikrofon, masa mikrofon, otomatik mikrofon, boom mikrofon diye tasnif edilir.  Yönlerine göre ise fan mikrofon, çift yönlü mikrofon, tek yönlü mikrofon, süper mikrofon, el mikrofon diye adlandırılır.         

        Ses ayar düğmesi (monitör) dışarıdan alınacak sesin kameraman tarafından duyulmasını sağlar.

         AUDIO LEVEL düğmesi ise dışarıdan seslerin kayıt seviyesini ayarlar. Nitekim kameramanın gövdesi üzerinde bulunan VU metre (dijital ya da analog)  sayesinde kayıt ses seviyesi görülür de. Eğer Vumetre göstergesinden hiçbir hareket yoksa kamera ses alamıyor demektir. Bu durumda mikrofon girişlerine ve ses ayarlarına bakılır. 

         Beyaz ayarı (White Balance) genellikle her kamerada vardır. Olması da gerekir. Çünkü beyazda tüm renkler mevcut. Madem öyle, kamera öncelikle açık konumuna getirilmenin yanı sıra ortama göre 3200 veya 560 Kelvin değerler arası filtreler seçilir. Bu arada diyafram otomatik konuma alınır. Anlaşılan stüdyo (floresan ışık) ortamında 3200, gün ışığında 5600 Kelvin uygulanmaktadır. Ancak çekim yapılacak mekânın ışığını algılayabilecek bir noktada kamera önünde 1-2 metre uzaklıktan düz beyaz bir kâğıt veya benzeri bir beyaz nesne tutulduğunu göz önünde bulundurmak gerekir.  Böylece bu iş için kamera önüne tutulan test kâğıdına vizörden sadece beyazlık görünene kadar zoom girilip kamera üzerinde bulunan WB seçici “beyaz” (White Ball) konumuna getirilerek birkaç saniye basılı tutulur. Zaten iyi bir kameraman önce beyaz ayar, sonra siyah ayar alır, tekrar beyaz ayarda sabit kalır. Kesinlikle beyaz ayarı yaparken ters ışığa düşmemek icap eder, yani güneş ışığına doğru olmamalı.

           Temel aydınlatma yönteminde 4 ışık vardır, bunlar anahtar ışık, dolgu ışık, fon ışık (tepe ışık)  ve arka ışıktır. Anahtar ışık ana ışık olup nesneyi bu ışık gösterir. Dolgu ışık anahtar ışığın verdiği gölgeyi yok eden veya yumuşatan ışıktır.  Tepe ışık sırta vurduran ışık olup üçüncü boyut kazandırır.  Hatta arka ışık görüntü alacağımız nesneye estetik kazandırır. 

         Genel anlamda doğal ışık (güneş, ay) ve yapay ışık kaynakları söz konusudur.  Yapay ışıkta kendi içinde sıcak ışık (tungsten spot vs.), soğuk ışık (flüoresan ışık) diye kategorize edilir. Malum, sıcak ışık 100-2000 watt olabiliyor. Madem öyle renk ısısı da 3200 Kelvin olması icap eder.  Zira sıcak kaynaklar sert ışık verdiklerinden sert olur. Bunu önlemek için beyaz filtre (aydınger kâğıdı) kullanılır. Renk miktarını 5600 Kelvin’e çıkarmak için de mavi filtre (daylight) kullanılır. Şayet resimde bindirme yapma ihtiyacı duyulursa yeşil ve mavi renkler arka planda kullanılmalıdır. Bu arada Contrast ayarıyla da zıt renklere doygunluk verilebilir. Ki; siyah renk bunun tipik misalidir. Keza default işlemi ile eski ayarlara dönüş gerçekleşip ayarlar yeniden sıfırlanmış olur. Zaten preset-konuma fabrika çıkış W/B ayarları denmesi bu yüzdendir.

           Kamerada birçok ayak çeşidi mevcut olup, bunlar Tripod (üç ayak), monopod (tek ayak),  Pedestal (kamera ayağı tekerlekli ya da sabittir), Dolly (tabla), Şaryo (ray aparat), Steadicam, Jimmy jib (uzun bir çubuğun ucuna bağlı kamera), Crane (Jimmy-jib’in üst versiyonu olup kameramanın vincin tepesinde oturabildiği bir sistem), Flycam (uçan kamera) diye adlandırılır. Keza uzaktan kumandalı rc ise helikoptere yerleştirilen cinsten kamera ayağıdır

         Zebra yarı-vizör ayarı ile görülür ki,  zebrayı açtığında çektiğiniz ortamın vizörde ışık değerini gösterip fazlaca parlaklık sağlar.

          Shutter ayarı; PAL ve SECAM sistemi içinde 1/50 frekans aralığında saniyede 25 kare resim üretilen kayıtlara yönelik ayardır. Pozlama hızını artırır veya azaltırsınız. Shutter bu işler için vardır, icabında bu yöntemle gelen ışığın süresini azaltabilirsiniz. Mesela pozlama hızıyla alakalı durumlarda gece Shutter düşürürseniz daha fazla ışık girmek mümkün olacaktır. Gerektiğinde hızlı görüntü elde etmek içinde pekâlâ kullanılabilir.

         Kamera hareketleri denilince ilk evvela PAN (sağa sola çevirme) akla gelir. Dahası PAN en fazla 90 derece açılar için tercih edilir. Uzun bir objeyi mesela bir gemiyi çekerken detay verebilmek amacıyla ya da uzunluğunu göstermek için PAN uygulanır.

         Aşağı yukarı hareket için TİLT tercih edilir. Aşağı doğru tilt down, yukarı doğru ise tilt up uygundur. Dahası bir insan portresi ya da bir sütun çekiminde tilt işlemine başvurulur. 

          Optik kaydırma için zumlama yapılır. Mesela kamera sabit bir şekilde dururken objektifte bulunan mercekler yardımıyla objeye yakınlaşma veya uzaklaşma verilir.  Nitekim yakın görüntüler için ZOOM tercih edilir. 

         Kamera maharetiyle ileri ve geriye doğru yatay eksende yapılan manevra TRUCK hareketi diye tanımlanır. Zaten böyle durumlarda TRUCK hareketi uygundur. 

         Demek ki hareketler dolly, pedestral, şaryo ve jimmy jib işlemiyle yapılmakta olup özellikle hareket takiplerinde başvurulacak araçlardır. Keza konum hareketine aksi istikamet vermek içinde idealdir. Bu sayede konum hareketini olduğunda daha hızlıymış gibi göstermek mümkün olur. 

        Dolly sağa sola kayma demektir. 

       Şaryo, pedestal, dolly, Jimmy jib ile veya elle de yapılabilir. Pekâlâ, bu sayede yürüyen koşan bir kişiyi çerçeve genişliği değiştirmeden takip etmek mümkündür.

        Pedestral aşağı yukarı hareket demektir. Yani dikey eksende yapılan harekettir. 

        Ark dairesel hareket demektir.  Kameranın dairesel olarak yaptığı harekettir ve şaryo kurularak yapılır.

        Malumunuz çekim ölçeklerinde omuz plan, göğüs plan, bel plan, diz plan, Amerikan plan, boy plan, genel plan ve Amors plan (diyaloglarda ideal bir plan) söz konusudur. Omuz plan başın omuzla beraber çekimidir.  Burada dikkat edilmesi gereken husus başın üst kısmından boşluk bırakılmasıdır. Göğüs plan göğüsten başlayan bir göğüs hizası çekimidir.  Bel plan belden itibaren başlayan çekimdir. Diz plan diz hizasından başlayan çekimdir. Amerikan plan bilekten başlayan çekimdir. Boy plan boyu bütünüyle kapsayan çekimdir. Genel çekim ismi üzerinde genel görünümü kapsayan çekimdir. Amors plan bir kişinin yanındakini de beraberinde görüntüleyen çekim olup, özellikle diyaloglarda kullanılır. 

          Üst açı plan uygulaması yukardan kuş bakışı çekimle gerçekleşir. Böylece etraftaki istenmeyen eşyaların çekimini önlemiş oluruz. Detay çekimde çekimi yapılacak nesnenin ayrıntılarını ortaya koyacak çekimdir. Close up (baş çekim) sadece kafa kısmına odaklanan bir çekim olup asla çeneyi hedef alan çekim değildir. Keserseniz de baştan biraz kesmelidir. 

          Çekim ölçeğinde bakış boşluğu önem arz eder. Baktığı taraf daha ağırlık verilir. Hatta 1/3 ve 2/3 oranını tutturmak esas olup baş boşluğunda üst kısımda boşluk bırakmak gerekir.

          AKS çizgisi kamera A ve B kişi arasında 180 derecelik açılar içerisinde hareket etmek demek olup bu çekimde B,  A’nın yerine, A’ da B’nin yerine geçmemelidir. 

          Objektifte çizgi deyip geçmemeli, zira 80-100 çizgi en kaliteli çizgi ayarı, 60-64 ise genelde kullanılabilir çizgi ayarıdır. 30-40 düşük kaliteli çizgi içerir. Zaten çizgi düştükçe bükülmeler oluşur ki buna meydan vermemeli.

           Ters ışık çekimlerde parlama olur.  Madem öyle, gerektiğinde görüntü bozulması için spanç uygulanır. Bunun için ND (yoğunluk) ile parlamaları gidermek icap eder.

           Isıtıcı (warm-up filtreler) çektiğimiz nesneye sıcaklık verir.  Bu anlamda en kuvvetli filtreyi temsil eden turuncudur.  Hatta Isıtıcı filtreler de kendi içerisinde A,B,C diye farklılıklar içerir.

          Yukarıda da belirttiğimiz üzere soğuk ışık kaynakları 3200-5000 Kelvin arasındadır. Malum, güneş ışığı 5600 Kelvin olup bir anlamda ısıyayarıdır,  foto ışıkları 3600 Kelvin’dir.  İşte bu parametrelerden hareketle şayet dışarıda çekiyorsanız 5600 Kelvin en idealidir. Çünkü güneş ışığı vardır. İçerde çekiyorsanız 3200 Kelvin gerekir. Dolayısıyla beyaza göre tüm renkleri ortaya çıkarmış olursunuz.  Normalde bir insanın bir gölgesi olur. Birden fazla aydınlatma varsa bir adamın birkaç gölgesi olmaması lazım gelir.

         Film çekimleri bittikten sonra en mühimi işlem hiç kuşkusuz montaj işlemidir. Bu işlem uzmanlık gerektirir. Bunun için birçok programlar var elbet. Nitekim bu programlar arasında EDİUS programına göz attığımızda ekranda üç pencere vardır. Birinci pencere kamera bölümü olup çalışmalarımızı buradan izleriz, ikincisi efekt (dosyadan resimlerin alındığı bölüm) bölüm olup root dosya klasörü çıkar. Böylece bu dosyadan görüntüleri alırız. Seçtiğimiz görüntüyü çekip sol pencereye aktarırız. Ayrıca bu pencerede efekt tıklanıp, translation menüsünden 3D seçilebilir. Malum efektler geçişlerde kullanılır. Üçüncüsü görüntü, video ve Audi işlemlerinin montaj işlemlerinin yapıldığı bölümdür.  En son bölümde açılan pencerede başlangıç noktası için klavyeden I (in) tuşuna,  bitiş noktası için o (out) tuşuna basılır.  Derken belirlediğimiz görüntünün ses, kamera ve görüntü kısımlarına aktarırız. Ana pencerede HD çalışacak 50 ya da 25 tercih edilir.

         Hâsılı kelam bu dünyada teknik araçlarla görüntüler elde edilirken, manevi alanda da bilmediğimiz usul ve yöntemlerle hem görüntülerimiz hem de seslerimiz kayda alınmaktadır. Bu durum aynı zamanda bize “Ne ekiyorsak ahirette onu biçeceğiz” düsturunu hatırlatır.

         Vesselam.

Not: Bu hususta daha geniş bilgi almak isteyenler Hayy’dan Hu’ya Yaratılış Mucizesi adlı eserime bakabilirler.

Kitabın Linki

https://www.kitapyurdu.com/kitap/hayydan-huya-yaratilis-mucizesi/655974.html&filter_name=selim+gurbuzer