Mustafa Balkan


SİZİ GİDİ “NANKÖR KEDİ” SİZİ…

Bu haftaki Cuma Hutbesi’nde İmam Efendi, “nankör” insanlardan söz etti.


Bu haftaki Cuma Hutbesi’nde İmam Efendi, “nankör” insanlardan söz etti.

İmam efendiyi sonuna kadar dinledim. Bende hutbenin Diyanet İşleri Başkanı tarafından hazırlandığı intibaını uyandırdı. Sanırım Diyanet İşleri Başkanı, Ak Partili Metin Külünk’ü, adını vermeden “nankör”lükle itham ediyor gibime geldi. Daha başka şeyler de gelmedi değil aklıma… Ama, bütün bu olan bitenden/bitenlerden ve bühtanlardan toplumun ve müslümanların ne suçu ve kabahati olabilir ki demeden de kendimi alamadım. Bu hutbe baştan sona kadar siyaset kokuyordu! Aşk ve sevgi dini olan İslâmiyet’in siyasete alet edilmemesi lâzım gelir diye düşünüyorum. 

 

AKP'li Metin Külünk, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a, FETÖ ve PKK istihaklı olarak üç soru yönelterek bazı iddialarda bulunmuştu. Sayın Külünk, "Her şey delillere dayanıyor. Cumhuriyet savcısının benimle temasa geçmesini bekliyorum." diye eklemişti. Bakınız: (https://twitter.com/ajans_muhbir/status/1699363507106418734).

 

Farsça bir kelime olan nankör, sözlüklerde “Gördüğü iyiliği unutan, nimeti inkâr eden. Nimetin şükrünü eda etmiyen, gafil, kâfir-i nimet” olarak tanımlanıyor. Nankörlük ise ayrı bir şey. Gördüğü iyiliğin kadrini bilmeme durumu; nankörce hareket. Nurettin Topçu, “Toprak nankörlüğü affetmiyor” diyor. Nasıl isimler gökyüzünden iniyorsa yağmurlar, nimetler de semadan yeryüzüne iniyor. Toprak nankörlüğü affetmediği gibi su da affetmiyor. Toprağı da, suyu da, havayı da, çevreyi de kirleten insanoğlu. Gökyüzünden bize inen bir haber: “Gerçek şu ki, düşünüp öğüt alsınlar diye biz o yağmuru insanlar arasında çeşitli şekillerde evirip çevirmekteyiz. Ama yine de insanların pek çoğu inkâr ve nankörlükte direnip durmaktadır.” (Furkan, 50)

 

Nankör kelimesi Kur’an’da pek çok ayette geçiyor. İmam Efendi, hutbede bir âyet okudu. Yanılmıyorsam şöyle bir ayetti: “Böyle yaparak, kendilerine verdiğimiz onca nimetlere nankörlük ederler. Ey nankör kâfirler! Şimdilik dünyanın sefasını sürün bakalım; nasıl olsa yakında başınıza neler geleceğini öğreneceksiniz.” (Nahl, 55)

 

Ak Partili Metin Külünk’ün iddialarına karşılık DİB’in hazırladığı o Cuma Hutbesi’nde Diyanet İşleri Başkanı, isim vermeden “sahayı terk etmeyerek” istifa etmeyeceğini mi ifade etmek istedi. Merak ettiğim bir diğer husus da, Ali Erbaş başkanlığındaki DİB’in Metin Külünk’e geçmişte ne tür iyilik veya iyiliklerde bulunduğudur. Hutbede dile getirilen hususlar Müslüman ve Mümin toplumları da içine alıyor. Bu Cuma günkü (8.9.2023) hutbede imam efendi, şeytandan ve şeytanın nankörlüğünden hiç söz etmedi. Rabbimiz, Kur’an-ı Kerim’inde bizi “Şüphe yok ki, (mallarını) saçıp savuranlar şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok kâfirdir/nankördür.” diye uyarıyor. (İsra, 27)

 

Nankör, şarkılara bile giren ve güfteler ile bestelerde kendine yer bulan/bulabilen bir kelime. Meselâ, İbrahim Tatlıses’in “Nankör Kedi” şarkısı var: “Ne söyledim ne söyledim sana/ Ne söyledim ki vurdun kapıyı gittin” sözleriyle başlar. Ayrıca Murat Başaran’ın “Nankör” adlı şarkı sözleri de enteresan: “Nankör, sevdim ama değmezsin/ Nankör, kıymet nedir bilmezsin/ Körsün kör, seni seveni göremedin/ Boş ver, zaten hiç hak etmedin.”

 

Soru şu: Nankör olan “Metin Külünk” mü, topyekûn bir toplum mu yoksa insanoğlunun apaçık düşmanı olan ve onları vesvese vererek kandıran, aldatan, her türlü hâllere sokan kâfir şeytan mı?..

 

Birde şeytanın ayartması ve dünyadaki işbirlikçileri olan iki ayaklı şeytanlar var ki, sizi gidi “Nankör Kedi”ler sizi…

 

Yeter artık! Menfur siyasetinize, güzel dinimizi alet etmekten elinizi çekin artık!