Korkut Aldemir


TANRININ ELLERİ

Dört aylık bebek, kıpkırmızı olmuştu. Sürekli, aralık vermeksizin, öksürükler içerisinde ağlıyordu. Çığlıkları yürekleri parçalıyordu. Yaşama tutunmak için, acılarından kurtulmak için ağlıyordu. O küçücük ellerini de gözlerini de sımsıkı yummuş, artık gözyaşları da kurumuştu.


Dört aylık bebek, kıpkırmızı olmuştu. Sürekli, aralık vermeksizin, öksürükler içerisinde ağlıyordu. Çığlıkları yürekleri parçalıyordu. Yaşama tutunmak için, acılarından kurtulmak için ağlıyordu. O küçücük ellerini de gözlerini de sımsıkı yummuş, artık gözyaşları da kurumuştu.

Biçare anne ve baba, bebekleri için ne yapacaklarını şaşırmıştı. İlaçlar da ıslak havlular da soğuk su ile yıkamaları da boşaydı. Bebeğin ateşi düşmüyor, ızdırabı sonlanmıyordu.

Kendinizin ya da daha doğrusu en sevdiğiniz kişinin ağrı veya acı içerisinde karşınızda kıvrandığını düşünün. Yaşlı annenizin, küçük bebeğinizin…

Sebebini de bilmiyorsunuz. 

Ateşi giderek çıkıyor. 

Her şeyi deniyorsunuz, olmuyor!

Çare bulamıyorsunuz.

Canınızı, nefesinizi, ömrünüzden yıllarınızı verebilirsiniz, o an, o çok sevdiğinizin iyileşmesi için.

Sağlık kuruluşuna gidiyorsunuz. Beyaz önlüğüyle muayeneyi yapan doktor, size hastalığın, sorunun ne olduğunu söylüyor. 

Bilinmeyen karanlıklardan kurtuluyorsunuz. 

En azından artık başınızda ne gibi bir belanın olduğunu biliyorsunuz. 

Hastanızın iyileşmesi için acil ameliyata alıyor, doktor. 

AMELİYATHANELER-Girilmez!

Tabelanın önünde bekliyorsunuz. 

İçeride bebeğiniz yaşama mücadelesi verirken, onun minicik bedeninin üstünde bir insan tüm dikkatiyle çalışıyor. Lazer ile keskinleştirilmiş bıçak ve hiçbir şart altında titrememesi gereken elleriyle, dokunmaya kıyamayacağınız bebeğinizi keserek işlemler yapıyor. 

Siz o kapının her an açılabileceğini, yetkili bir personelin size ölüm ile sağlıklı yaşam arasında iki ucu çok açık bir haber verebileceğini biliyorsunuz. 

Her şeyinizi feda edebilirsiniz ancak hiçbir işe yaramaz. 

Önce inandığınız Allah’ınıza sonra da o doktorun bilgisine, tecrübesine, el maharetine, psikolojisine güvenmek zorundasınız.

Elinizden gelen tek şey dua etmek… Doktorun o gün sinirini bozmuş hiçbir sosyal hadise ile karşılaşmamış olması, görevini icra edemeyecek kadar yorgun, aç, dikkatsiz, tecrübesiz, bilgisiz olmaması, işini titizlikle gerçekleştirmesi, ödeyemediği bir faturasının olmaması…

Ne düşünürsünüz? 

Sizin gözünüzü dahi kırpmadan canınızı rahatlıkla verebileceğiniz bebeğinizin tüm ağrısını kesen o insan için ne düşünürsünüz? Yıllar süren, uykusuz geceler, ömürden kaybedilen yıllar ile elde edilmiş bilgilerini sunup, tüm el becerilerini ortaya koyarak, canınıza can katan, hastanızın şikayetlerini yok edip, sağlığına kavuşturan bu insan için ne hissedersiniz?

Şifa vermek, ağrıyı kesebilmek; Tanrı vergisi yeteneklerdir. (Hipokrates)

Parayla satın alınamayacak mesleklerdendir, hekimlik. Yıllarınızı feda ederek, milyonlarca sayfa kitabi bilgiyi -ezberlemek de yetmez- iliklerinize kadar öğrenerek doktor olursunuz. Ve ilginçtir, bu da yetmez. Operatör yani ameliyat da yapan bir doktorsanız o bildiklerinizi canlı bir insan bedeni üstünde, kesici-delici aletlerle uygulamanız da gerekecektir.

Özetle; Kolay değil. 

Doktorlar, Operatif doktorlar, cerrahlar. Onların bilgileri ve elleri… 

Saygıyla yaklaşmak gerek.

İster Sağlık Bakanı olun, ister Tıp Akademisi Öğretim Görevlisi, İster sağlık sektörü çalışanı, isterseniz hasta ya da hasta yakını.

Böylesi basit ve aşırı derecede ciddi olan bu konuyu her noktasından iyice idrak etmek gerek. 

Tutarlı ve ölçülü, şifa dolu günler dilerim.

Korkut ALDEMİR

ANKARA/2023