İrfan Sönmez


TARİH VE GERÇEK

Nehru, milliyetçiliğin "bir tarih ve ulus inşası olduğunu" söyler.


Nehru,  milliyetçiliğin "bir tarih ve ulus inşası olduğunu" söyler.

Tarih inşası dediğimiz şey, tarihi çarpıtmak, yeni bir geçmiş yaratmaktır. Bu geçmiş, mutlaka şanla şerefle dolu bir geçmişi olmalıdır. Toprak taleplerini doğrulamak için o topraklarda kadimden beri var olduklarını gösteren kayıtlar taşımalıdır. Gerçeğin ne olduğu önemli değildir, önemli olan amaca uygun bir geçmiş yaratarak buna hedef toplumu inandırmaktır.

Ayrılıkçı çevreler tarafından uzun yıllar bu yönde yayınlar yapıldı, hiç bir tarihi esere intikal etmeyen geçmişte yaşanmış bir asr-ı saadet yaratıldı. İmal edilen şanlı geçmişle bugün arasında mukayeseler yapılarak, dünle bugün arasındaki mesafeye dikkat çekilerek, hedef kitleye," kendine gel, sen geçmişte zirvelerde olan bir halktın," mesajı verildi. Toplumların benzini, dünle bugün arasında mesafe yaratmaktır. Bu mesafeyi ne kadar büyük gösterirseniz milliyetçiliği o kadar körüklemiş olursunuz.

Bu akıl dışı yayınlara kırıp dökmeden doğru cevaplar verilebilirdi. Kürdün kaderinin Türk'le birlikte olduğu anlatılabilirdi. Bu yönde bireysel düzeyde yayınlar da yapıldı, ancak oluşturulan algı duvarı aşılamadı. Çünkü bireysel çalışmalar kurumsallaştırılamadı, herhangi bir destek görmedi. Zira ülkeyi yönetenlerin  böyle bir hassasiyetleri yoktu,bu yönde bir gayretleri de  olmadı

Bir şeye karşı olmak tek başına o şeyi etkisiz hale getirmeye, tehlikelerini savuşturmaya yetmez. Toplumun karşısına doğru bir dil ve ikna edici bilgilerle çıkmak gerekir. Mesela ayrılıkçı çevreler ısrarla ülke sınırları içinde bir Kürdistan ihdas etmeye çalışırlar. Kürtlerin bu coğrafyanın otoktan halkı olduğunu, evvelden beri  burada olduğunu söylerler. Ama atalarından kalan tek bir eser, tekbir mimari yapı gösteremezler. Toplumlar inançlarını, duygularını, sevinçlerini, korkularını, zafer ve hezimetlerini  yaşadıkları coğrafyaya nakşederler. Ortada bu iddiaları doğrulayacak tek bir buluntu yoktur. 

Yine mesela Ermeni tarihçi Arşak Poladyan, "VII-X Yüzyılarda Kürtler" adlı eserinde şunları söyler:" 

-İslamiyet öncesi dönemde Kürtlerin bir devlet yapıları olduğuna dair bilgi bulunmamaktadır...Orta Çağ Ermeni,Suriye ve Fars kaynaklarında Kürlerle ilgili bilgiye neredeyse rastlanmaz...(s.3) 

-Arap fetihlerinden önceki dönemde Kürt aşiretlerinin yaklaşık olarak modern "Irak ve İran'ın bazı bölgelerinde yaşadığını öne sürebiliriz...(s.13) 

-Abbasi halifeliği döneminde Kürtler önceden olduğu gibi Cibal'de Musul vilayetinin Kuzey bölgesi ve İran vilayetlerinde yaşıyordu...(43) 

-El Mesudi, Kürtlerden söz ederken El Yakubiye ve el-Curkan aşiretleri Hıristiyandır ve yerleşim alanları Musul ile el-Cudi dağı arasıdır, der....(87), 

-Arap fetihlerini anlatan kaynaklar; Kürtlerin yaşadıkları yerleri Cibal,(Cibal Arapçada dağ demektir. Bu terimle Zagros dağları kasdedilir)Musul,Fars ve Huzistan olarak ifade ederken 10.yüzyıldan itibaren başka yerlerde de görünmeye başlamışlardır(s.96)

-Kürtlerin geçmişte yaşadıkları bölgelerle ilgili şöyle bir belirleme yapmamız mümkündür:Far,Kerman,Sicistan,Horasan,İsfahan,Cibal'deNihavent,Dinever,Hemedan,Şehrizor,Darabad,Samagan.Azerbaycan'da Bab el-Ebvab(Derbend), Cezire,Suriye(Şam) ve Arap Bizans sınır bölgesi...(s.97)

-Kürtler Abbasiler döneminde yukarı Mezopotamya'ya doğru hareket etmeye başladılar...(s101)

Görüldüğü gibi  X. yüzyıla kadar Anadolu coğrafyasında Kürtlerin yaşadığına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Erhan Afyoncu'nun  isabetle belirttiği gibi, Kürtlerin bu coğrafyaya kitleler halinde gelmesi, Türklerin Anadolu'yu fetihleri ve daha çok Yavuz Sultan Selim döneminden sonradır. Bugün artık iç içe geçmiş iki toplumu sen şuradan geldin, sen buradan geldin diye ayırmanın karşı karşıya getirmenin anlamı yoktur. Ama Türklerin Kürtlere ait bir toprak parçasını ele geçirmediğinin, bu topraklarda fatihleri dışında kimsenin sahiplik iddiasında bulunamayacağının da bir hakikat olarak söylenmesi ve bilinmesi gerekir. Zira susmak ayrılıkçı çevrelerin cüretini artırmaktan başka işe yaramamıştır.Bugün bunları yapmak yerine ayrılıkçı çevrelerin iddialarını doğrulayacak tarzda bu coğrafya için Türk-Kürt Arap ortaklığından bahsetmek tam bir aymazlık ve ayrılıkçı iddialara malzeme taşımaktır.