Yüksel Durak


Tarihsiz / Adressiz

Birisi birine “ahmak” demiş... O biri “sensin” demiş... Birileri “bize ahmak dendi” demiş... Dava açılmış...


Birisi birine “ahmak” demiş...

O biri “sensin” demiş...

Birileri “bize ahmak dendi” demiş...

Dava açılmış...

 

Mahkeme, “ahmak” nedeniyle birini suçlu bulsa, suçu sabit görse bile verilecek ceza 3 yıldan az olacak(mış) ve zanlı bir gün bile hapis yatmayacak(mış), dava sonlanacakmış.

Nitekim hâkim, 2 yıl 7 ay 15 gün mahkûmiyet vermiş.

Fakat bu yeterli olmamış, bazı haklardan -siyasi haklardan- men kararı da verilmiş...

Kıyamet işte o zaman kopmuş.

 

Birilerinin söylediğine göre “sevinmesi gerekenler -kimse onlar- üzülmüş, üzülmesi gerekenler sevinmiş”.

Tartışmalar başlamış;

“Mağduriyet çıkarılmaya çalışılıyormuş.”

“Bu mağduriyet o mağduriyete benzemiyormuş.”

“Mağdur olmak yetmezmiş, hikâye gerekirmiş.”

Ve;

“Sonuç kime yarıyormuş?”

Hem;

“Yargı süreci devam ediyormuş.”

Bir de ortak karar, konsensus;

“Birine/birilerine -biri/birileri bakışa göre değişse de- operasyon çekiliyormuş.”

Ama;

Taş, kuyudan bir türlü çıkarılamıyormuş.

 

  1. Biri, birine/birilerine “ahmak” dedi diye “siyasi yasak” kararını hiçbir vicdan kabul etmez, hiç kimse adil bulmaz.
  2. Söylenin aksine bu milletin “mağduru” çok sevdiğini düşünmem. Biri mağdur oldu diye, onu bir yerden alıp bir yere getirmez. Ancak bu millet, haksızlığa karşı durur, adil olmayanı sevmez. Tavrını doğru bildiğinden ve adaletten yana koyar. Bunun en yakın örneği, 31 Mart 2019’dan sonra 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul -belediye- seçimidir...