Nusret Çiçek

Tarih: 24.02.2023 11:42

TUZLU KUMDAN SARAY!

Facebook Twitter Linked-in

Biliyor musunuz, ithal siyaset tıpkı zeytinyağı gibidir, her zaman her an üste çıkmazsa havası geçmez. 

Bu arenada mağdur olan var da sorumlusu asla yoktur.

Suçu o ona atar o ana atar.

Dedik ya, ithal siyaset.

Ölçüsü Ouguste Comte’un pozitivist faydacı teorisidir.

Cebe giren bir şey varsa doğrudur, değilse yanlıştır.

Bu gün muhalefet yarın koltuğa otursun, okları hemen  aksi istikamete döner.

İktidarda olanlar da muhalefet etmeye başlar.

Garip bir ülkede anlayışın en acayiplerini yaşıyoruz.

Sebebi elbette ki ithal rejimin ta kendisidir.

Laiklikten yeni din icat ettiğimiz gibi tuzlu- şekerli kumdan saraylar yapmaya başladık.

Enkazdan parça alan teknik kişiler, kullanılan kum ve demirin oldukça sakıncalı olduğunu söylseler de kimin umurunda.Ama inşaatin müteahhidi harcın içerisine nazar boncuğu koymuş ki inşaatına nazar değmesin.

Yerle bir oldu işte.

...

11 tane ili cehenneme çeviren sakat inşaat işi yeni değildir.

Erzincan'ı Düzce'si de var...

İthal cumhuriyetin harap ettiklerinden birisi de imar ve kentleşme olayıdır.

Bu kadar depremler oluyor da Osmanlı mimarlarının eserlerinde çok az istisna ile yıkım olmamasını herhalde bu cumhuriyetin çocukları görmek istemiyorlar.

Camiler, han ve hamamlar, köprüler tarihi gurularıyla dimdik ayakta.

Büyüklerimiz Avrupa’nın ne kadar köhnesi  varsa getirdiler de şehirleşmenin oralarda nasıl olduğunu ne hikmetse görmediler.

Avrupa’ya baştan başa bakın.

İskan halindeki binalar kaç kat?

Şehrin merkezlerinde iş yerleri olarak veya yabancıların iskan ettikleri bir kaç yüksek binanın dışında metrolar dubleks veya tripleks.

Herkes şehir dışında oturuyor.

Oralarda bizim kadar deprem olmadığı halde öyle, bizde ise kasasını doldurmaya yönelik  dev adamlar gibi diktikleri binalardan insanlar doğru dürüst hava alamıyor, trafik felç.

...

Politika yaparak birbirinizi taşlayıp durmayın.

Cumhuriyet kurulduğundan beri hep böyle geldi böyle gidiyor.

Belediyeler denetlemez, İçişleri bakanlığı karışmaz.

Şimdi de Meral Akşener, enkaz yığınları arasından halkı kışkırtıcı nutuklar salladığında  iktidar olduğu dönemler aklıma geliyor. 

Bu hanım İçişleri Bakanlığı yapmış birisidir.

Kendi döneminde imar ve yapılanma konusunda ne yapmış?

Hangi kanun teklını meclise sunmuş?

Kendisine bağlı olan valiliklerle nerelerde denetim yaptırmış?

Devrini ustamın dediği nev'inden tamamlayarak bu gün tiyatro artistlerini bile aratmayacak şovlarla o büyük acıların üzerine benzin döküp yakmaya çalışıyor.

Dedik ya ithal siyaset, canı çıksın.

1957’den beri, Ankara’da yaşıyorum.

Ankara’yı  uzun zaman CHP'li belediyeler yönetti.

Ne yolu vardı ne de suları doğru dürüst akardı.

Karayalçın’ın Batı Kenti bir garibe olunca da Ankaralı yıllardır CHP’ye oy vermedi.

...

Şimdi çok mu iyi?

Hayır değil...

Enkaz küllerinin üzerine benzin dökme yerine bundan sonrasında yeni bir akıl yeni bir düzenleme ile hiç olmazsa geleceğimizi kurtarmış olalım.

Dört katlı bina bile çok.

En fazla bodrumla birlikte üç kat, hem de araba parkı mecburi.

...

İmar affı de ayrı bir sorun.

Tıpkı bir kaç adam öldüren katillerin af yasasından istifade ederek yakayı kurtarıp cinayete devam ettikleri gibi imar affı da başlı başına bir cinayet affıdır.

En azından imar planına halel gelmeden düzeltenlere af getirilmelidir.

Şimdi İstanbul’u, İzmir’i bekliyoruz.

Hele de Ankara sallansa ne Demetevlerı kalır, ne Batı Kenti, ne de Demirtepesi.

...

Şayet ille de sorumlu aranıyorsa, devletin sırtında kambur hale gelen bu belediyeleri kaldırın atın.

Belediye bir nevi arpalık demektir, israftan başka hiçbir işe yaramaz.

Üç büyük kentin borcu devlet hazinesini batıracak cinsinden.

Ne yapılacaksa devletin görevli üniteleri yapsın.

İşte TOKİ evleri, hakiki kumdan, belediyelerin denetimsiz binaları tuzlu kumdan.

TOKİ yıkılmaz, belediyelerin ki yıkılır...

Bu kadar basit ve net.... 

23. 2.2023 Nusret Çiçek

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —