Ali İhsan Dilmen


ÜÇ HARFLİ MARKETLER İÇ DÜŞMAN MI?

Son günlerde ülkede yaşanan ve siyasi iktidarın bir türlü kontrol altına almayı beceremediği yüksek enflasyona dair çabalara şahit oluyoruz.


Son günlerde ülkede yaşanan ve siyasi iktidarın bir türlü kontrol altına almayı beceremediği yüksek enflasyona dair çabalara şahit oluyoruz.

Nihayet iktidarın ekonomik kadrosunun engel olamadığı, sağlıklı çözüm üretemediği enflasyonun sebebi büyük araştırmalar(!) sonunda tespit edilmiş durumda.

Yapılan tespitlere(!) göre yüksek enflasyonun sebebi bulundu!

Bu tespite göre suçlular, kamuoyunda üç harfli olarak bilinen market zincirlerin olduğu bilgisine ulaşılmış olacak ki, bu bilgi kamuoyuyla paylaşıldı.

Akabinde iktidarın destekçileri sosyal mecralarda da gardını aldı ve "Hain marketlerden alışveriş etmiyorum!" kampanyası başlatıldı.

Her zaman olduğu gibi devletimizin gönüllü müfettişi konumunda olan siyasetçinin bu durumun görmezden gelinemeyeceğini duyurması pek tabidirki bu kampanyada etkili oldu.

Bu duyuruyu emir telakki eden kahraman(!) Belediye Başkanlarımız gerekli tedbirleri alma sadedinde marketlere yeni ruhsat vermemek başta olmak üzere verilmiş ruhsatların iptallerine doğru adım adım ilerliyoruz!

Hatırlarsanız geçmişte şehir meydanlarında kurulan çadırlarda belediyeler aracılığıyla "Çadır marketler" açılmıştı.

Ogün bulduğumuz çözüm buydu.

Bu çözümün modern şehirlere yakışmadığı görülmüş olmalıki uygulama uzun sürmedi ve tez zamanda vazgeçildi.

Bunun yerine Tarım Kredi Kooperatiflerine ait on harfli "KOOPERATİF" lerin sayısını çoğaltma yolu tercih edildi.

Hatta bu çalışma zenginleştirilerek mahalle bakkallarına ucuz ürün temin etmek üzere bayilik sistemine geçileceği bir yerel gazetede "Büyük müjde" olarak haberleştirilmişti.

Gördğünüz gübi iktidar konu üzerinde değişik çözüm yolları arayışı içinde…

Ama ürün tedariki ve dağıtım zinciri konusunda iktidarın ürettiği çözümler, üç harfli marketlerin kurduğu düzenin benzerini kurmada ve onlara rakip olmada yetersiz kalıyor.

"Devlet Malzeme Ofisleri" devreye sokulsa nasıl olur acaba?

Bunca çaba ve arayışa rağmen bu işi adam akıllı beceremiyorlar, "İç düşmanlara karşı" boş boş duracak değiller ya, bu sefer kapatma ve ruhsat vermemek üzerine yerel yönetimler devreye girmesi derhal sağlanmalıydı!..

Peki, ortaya konan bunca çabaya rağmen(!) kontrol altına alınamayan enflasyon dizginlenebilecek mi?

Sonuçlarını hep birlikte göreceğiz.

Bir zamanlar, merhum Özal döneminde başlayan  özelleştirme daha sonraki iktidarlar döneminde de artarak devam etmişti.

2002 yılında iktidara gelen AK Partinin yönetim süreçlerinde özelleştirme hızla devam ederek cumhuriyet dönemimizin devasa fabrikaları "Devlet işletmeci, fabrikatör değildir, öyle olması haksız rekabet oluşturur" denilerek kapatılmıştı..

Bir tarafta, "Haksız rekabet olmasın!" diye özelleştirilen fabrikalar, bir tarafta enflasyona sebep oluyor denilen "Üç harfli marketlere savaş açılarak" devletin marketçiliğe soyunmasının çelişkisiyle karşı karşıyayız.

Öyle inanıyorum ki, iktidara oy veren birçok seçmen günlük ihtiyaçlarının çoğunu üç harfli marketlerden karşılıyordur.

Çünkü hergün alım gücü azalan gelirleriyle, iktidarı desteklemek arzusuyla da olsa alışverişini daha pahalı yerlerden yapma lüksleri yok.

Bu konuda iktidar taraftarlarına fazla güvenmemelidir.

Bu önemli gerçeği göremezlerse çözüm üretme becerisi de gösteremezler.

Ekonomimin kendi dinamikleri vardır ve üstadları bu işi bilir ve ona göre piyasayı regüle edecek, enflasyonu düşürecek enstrümanları bilirler ve hayata geçirirler.

Elbette, dünya bunu biliyor ve bu bilgiye sahip olmak için ekonomi ilmini yeniden keşfetmeye de gerek yok.

Ama birileri "Ekonomist" olduğunu ispat ve bu iddiasını kabul ettirmek hırsı için sahip olduğu güçle ilgili kurumları onay/noter makamı olarak gördüğü müddetçe, o kurum yöneticilerinin kayda değer ve ekonomi bilimine uygun görüş ileri sürmeleri mümkün olamaz.

Aslında ben böyle bir yazı yazmak istemezdim.

Neden?

Çünkü ben bir esnafım.

Marketlerin çoğalması öncelikle küçük esnafın aleyhinedir.

Bu gerçeğin farkındayım.

Onlar bize karşı orantısız sermaye gücü kullanıyor, şartlarımız hiç eşit değil.

Bu sebeple; konuyla ilgili olarak küçük esnafı koruyacak ve her mahallede mantar gibi biten ve her birinin ülke genelinde on binlere varan şube sayıları, sermaye, tedarik güçleriyle piyasayı sünger gibi emmesinin önüne geçecek şekilde ticaret kanununda yapısal düzenleme yapılması gerektiğine inanıyorum.

Bu amaçla değişik kademelere dilekçeler verdim, çözüm önerilerinde bulundum.

Ama iktidar, bu marketler vesilesiyle kayıt altına alınan ekonomik faaliyet ve toplanan vergiler sebebiyle önerileri dikkate almıyor.

Bize göre, iktidarın marketleri, "İç düşman" ilan etmesi, ülkeyi yönetemediğinin açık beyanıdır. 

Evet,ülkede yönetim zafiyeti vardır.

Ekonomi kontrolden çıkmıştır.

Gelir adaleti bozulmuştur.

AK Parti 2002 yılından bugüne hukukta yaptığı düzenlemeleri son altı yıldır sistemik olarak fiilen uygulanmayarak askıya almıştır.

Demokratik Hukuk Devleti yerine, otoriter güvenlikçi düzene geçmek ve kalıcı hale getirmek için her türlü yolu denemektedir.

Kendisine oy veren seçmenleri konsolide etmeye yönelik bütün değerleri yerlilik ve millilik adı altında istismar etmektedir.

Beceriksizliklerini örtmek için suçlayacak kişi ve kurum aramaktadır.

Bugün suçlanan üç harfli marketlerdir.

Yarın başkaları olacaktır.

Yazıyı espri sayılabilecek ama gerçek olduğuna inandığım bir vatandaşın CİMER müracaatı ile sonlandıralım.

Geçenlerde sosyal medyadan bir yurttaşımıza ait CİMER'e yazdığı dilekçe örneğiyle karşılaştım.

Yurttaş CİMER'den mevcut üç harfli marketlerden hangisinin terör örgütü olduğunu öğrenmek istiyor ve diyor ki, "Yarın bunlardan herhangi birisi kapatılırsa ve oradan yaptığı alışverişten dolayı irtibatlı ve iltisaklı sayılmak istemediğini ve bu  riske karşı tedbirli olmak istediğini" bildiriyor ve bilgi istiyordu.

Yani vatandaş, sürprizle karşılaşmak; terörist, işbirlikçi olmadığını, suçsuzluğunu ispat etmek için adalet saraylarında uğraşmak istemediğini beyanla kendini korumaya çalışıyordu.

Sizce vatandaşımız endişesinde haksız mı?

Ne dersiniz?

Böyle bir risk olabilir mi?