Göktan Ay


Üniv-Der ve Eğitim-Sen’in Rektör Ataması Görüşlerini Analiz Ettik!

Anayasa Mahkemesi (AYM), “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine" uyum çerçevesinde çıkarılan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamesi'nin (KHK) rektörlerin cumhurbaşkanı tarafından atanmasına ilişkin maddesini iptal etmiş ve yasa ile düzenlenmesi için 12 ay süre vermişti...


Anayasa Mahkemesi (AYM), “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine" uyum çerçevesinde çıkarılan 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamesi'nin (KHK) rektörlerin cumhurbaşkanı tarafından atanmasına ilişkin maddesini iptal etmiş ve yasa ile düzenlenmesi için 12 ay süre vermişti...Süre, Haziran 2025 ilk haftasında sona eriyor.  İktidar bu konuda bir yasa teklifi sundu. Bununla ilgili görüşlerimizi bir önceki yazıda vermiştik. 

Şimdi bazı Üniversite Derneklerinin aşağıdaki linkte yayımlanan açıklamalarına  görüşlerimizle yer vermek istiyoruz…

 

https://bianet.org/haber/universiteler-universite-bilesenlerinin-ortak-iradesiyle-secilen-kurullar-eliyle-yonetilmeli-296166

 

ÜNİVDER: “703 sayılı KHK’nın bazı maddeleri hakkında usulden verilen bu karar, üniversitelerin özerkliği ve demokratik yönetimi açısından bir kazanım getirmemektedir. Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) önereceği üç aday arasından cumhurbaşkanının rektör atama yapmasına ilişkin, YÖK yasasında KHK ile yapılmış olan değişiklik; üniversitelerin bilimsel özerkliğe sahip kamu tüzel kişilikleri olduğuna dair anayasa maddesine esastan aykırıdır.”

AY: Daha önce akademisyenlerin yaptığı seçimlerin de olumsuzlukları ortaya çıkmış, kamplaşmalar meydana gelmişti. Unutmayalım ki henüz o olgunluğa gelememişiz. https://www.enpolitik.com/kose-yazilari/rektor_atamasi_yasa_teklifi_meclise_sunuldu-7680.html

 

Bu yazımda görüşlerimi yazmıştım.

ÜNİVDER: “Söz konusu KHK çerçevesinde yapılan rektör atamalarında, YÖK’ün aday gösterme kriterleri ve süreci kamuoyuna açık olmamıştır. Atanan rektörlerin, çoğu zaman bilimsel liyakate sahip olmadıkları ve atandıkları kurumda geçmişte öğretim üyesi olarak çalışmadıkları görülmektedir.”

AY: Doğru, rektör aday gösterme kriterleri yazılmış, ancak yine Sn. Cumhurbaşkanımızca delinmişti. (Örn. Yusuf Tekin ataması) Başvuran adayların listesi ve YÖK tarafından belirlenen 3’lü isimler açıklanmamış, YÖK’ün Cumhurbaşkanlığına gönderdiği ilk liste 3, sonraki liste 3’ten mi yoksa, başvuran adaylar dışından mı atandığı hep gizli kalmıştır. Hatta YÖK’ün bile atamayı R.Gazete’den öğrendiği konuşulur olmuştur.

ÜNİVDER: “Kısacası bu atamalar; üniversitelerin özerkliği ve demokratik yönetimi ilkeleri dışında tepeden inme yapılan, Boğaziçi Üniversitesi ve Anadolu kentlerindeki birçok üniversitede örnekleri görüldüğü gibi, birer ‘kayyum’ atamasıdır.”

AY: Sn. Cumhurbaşkanı tarafından yapılan her rektör atamasına “kayyum” demek doğru değildir. Önemli olan, listelerin Cumhurbaşkanlığına “onay” için mi?, “tercih” için mi? gideceğinin yasada açıkça yer almasıdır. Ülkemizde her üst makam, kendisinden habersiz kuş uçurulmasını istememiştir.

ÜNİVDER: “Üniversite Öğretim Üyeleri Derneği (ÜNİVDER) olarak, gelecek 12 ay içinde yapılacak yasal düzenlemeyle, rektörlerin eskiden olduğu üniversiteler içinden çıkan adaylar arasından bilimsel liyakat ve üstün kamu hizmeti ilkelerine göre seçim yoluyla belirlenmesini talep ediyoruz.”

AY: Bu konuda hem fikir değilim. Mahzurlarını gidermek için daha radikal yasa maddeleri çözüm olacaktır. Ama, bugünkü CB Sistemi’nde bunun başarılacağını ümit etmek  çok zordur. Bir çok rektör, atamadan sonra yöneticiliği ve 2547 sy.kan. maddelerini öğrenmektedir. Bakınız YÖK bile Dekan atamasını hala İTA amiri rektöre vermemek için direnmektedir. 6-12 ay vekaletle yürütülen Dekanlıklar ve Rektörlükler (Vakıf Üniv.) vardır. Liyakat ve üstün kamu hizmeti akademinin olmazsa olmazıdır.

ÜNİVDER: “Üniversiteler özerk olmalı ve siyasetin bir uzantısı olmaktan çıkarılmalıdır. Akademinin bütün bileşenlerini özgür, özerk, demokratik üniversite için örgütlü mücadeleye katılmaya çağırıyoruz.”

AY: SİYASETİN ÜNİVERSİTEYE GİRMESİNE, ÜNİVERSİTEDEN UZAK KALMIŞ ESKİ MV’NİN REKTÖR YAPILMASINA, AYNI KURUM İÇİNDE EN AZ 12 YIL GÖREV YAPMAMIŞ Prof. ların REKTÖR atanmasına KARŞIYIZ…

EĞİTİMSEN: “12 Eylül cuntacıları tarafından kurulan YÖK’ün, kurulduğu günden bugüne üniversitelerde eleştirel düşünceyi, akademik özgürlüğü, iş güvencesini ve özgür üniversite fikrini ortadan kaldırmak için taşıdığı işlevsellik tartışma götürmez bir gerçektir.”

AY: Her iktidar gibi Ak Parti’de “YÖK’ü Kaldıracağız” diye gelmiş, ama kadrolaşmanın tadını alınca vaz geçmiştir. 2547 sy.yasa “geçici maddelerle” delik deşik edilmiştir. YÖK yasası güncellenmemiştir, çünkü “verilen yetkiler” her YÖK Başkanının işine gelmiştir. CB Sistemi ile her kurum Başkanı/Rektör kendini Sn. Erdoğan zannetmekte, ulaşılamamakta, sorgulanamamaktadır.

EĞİTİMSEN: “Ancak Türkiye üniversiteleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gülen cemaatine yönelik ‘Dün kaç üniversiteniz vardı bugün kaç?’ çıkışıyla birlikte üzerinde kurulmak istenen iktidar çatışmasının en uç örneğinin yaşanmasına tanık olmakla kalmadı, OHAL KHK’leri ile birlikte de siyasi iktidarın tüm ipleri eline aldığı bir dönemi yaşadı ve yaşıyor!”

AY: Dediğimiz gibi her iktidar güçlü olmayı, güç kullanmayı seviyor. Bu durum Sn. Erdoğan’ın şahsından/karakterinden çok fazla yansıyor. 

 

Fetö en büyük tahribatı Adliye, TSK, Emniyet ve Üniversitelere vermiştir.

. 2006-16 arasında 5000’e yakın akademisyenin Y. Dil soru cevapları verilerek, jürileri ayarlanarak Doç. ve Prof. yapıldığı bilinmektedir. Ama hala, “Akademik Fetö Operasyon” yapılamamıştır

 Üniversitelerin çoğalmasını ise gelişme değil liseleşme olarak görüyoruz. Kaliteli akademisyen, araç- gereç- bina- laboratuvar- ekipman- kampüs vb. olmadan üniversite olunmaz. Vakıf Üniversitelerinden çoğunun apartman bloklarında eğitim yapması kabul edilemez. 

EĞİTİMSEN: “Hatırlanacağı üzere ihraç politikası, işten çıkarma ve istifaya zorlama pratikleriyle üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran siyasi iktidar, OHAL ve KHK rejiminin kendisine tanıdığı imkânlarla üniversitelerdeki tüm iktidar ilişkilerini kendisine bağladı! Üniversitelerde “milli irade tecelli edecek” nidaları atan yandaş sendika ise rektörlerin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanmasını alkışlarla karşıladı!”

AY: Evet, atamaları iktidar kendisine bağladı. Ama, Eğitim-Sen geçmiş dönem hakkında da olumsuzlukları yazmalıydı. 2002’den günümüze Sn. Erdoğan’ın her yaptığını doğru gören, alkışlayan bir medya ve köşe yazarları oluştu. Bunlar olumsuz hiçbir şey yazmıyor, gazetelerine/sitelerine Basın İlan Kurumu’ndan gelecek ilanları ve kendilerine gelecek telif haklarını düşünüyorlar.

EĞİTİMSEN: “Haliyle rektörlerin üniversitelerdeki tüm iktidar ilişkilerinin Cumhurbaşkanı’na bağlanması, başta Boğaziçi Üniversitesi bileşenleri olmak üzere birçok üniversitedeki kayyım rektörlere karşı direnişle karşılaştı. Bunun karşılığı ise üniversite bileşenlerine yaşatılan ağır hukuksuzluk ve cezalandırma uygulamaları oldu.”

AY: “Kayyum rektör” nitelemesine karşıyız. Sonuçta 703 sy. KHK ile atandılar. Keşke, bu KHK çıkarken kamuoyunu, akademisyenleri vb. aydınlatsalardı…Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan uygulamaları doğru bulmuyoruz. Büyük üniversite kolay olunmuyor.  İktidar, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’ni kurarken, buranın bir Boğaziçi Üniv. olmasını arzu etmiş, önemli isimleri atamıştı. Hatta bürokrasiye alınan kişileri buradan geçmeye/gelmeye başlamıştı. Ama, olmadı! Kurumsallık başka bir şey!

EĞİTİMSEN: “Ayrıca, üniversite rektörlerinin doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından atanması, rektörlerin üniversite bileşenlerine, akademik özgürlüğe, etik ilkelere ve topluma karşı değil, sadece siyasi iktidara karşı sorumluluk taşımasına neden olmuştur.  Bunun sonucunda üniversite yönetimleri tarafından makbul görülen akademisyenler, uzmanlık alanları dışındaki bölümlerde görevlendirilmekte ve akademideki niteliksizleşme derinleştirilmektedir. 

EĞİTİMSEN: “Rektörlere dair YÖK’e yapılan şikâyetler de sonuçsuz bırakılmaktadır. Dolayısıyla üniversitelerdeki keyfi ve hukuksuz uygulamaların failleri cesaretlendirilmektedir”

AY: Bizim de sıkça istediğimiz; etik olmayan, kamuoyunda olumsuzluklarla yer alan, mobbing vb. yapan ve şikayet edilen bazı Rektörler hakkında açılan –dostlar alışverişte görsün- soruşturmaların sonuçlanmamasıdır. O rektörün görevi uzatılmamakla; temizlenmiş olmakta, yaptıkları yanına kar kalmaktadır. Peki Kuruma verilen zayiatın, güven itibarının yok edilmesinin faturası ölçülebilir mi? Eğitim-Sen’in bu paragrafında yazılanlar son yıllarda çok fazla dile getirilmektedir. YÖK, “Sn. Erdoğan atadı” diye sessiz kalmaktadır.

EĞİTİMSEN: “Eğitim Sen olarak talebimiz açık ve nettir! Üniversitelerin demokratikleştirilmesi önündeki en temel engellerden birisi olan Yükseköğretim Kurulu kapatılmalı ve üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayacak, demokratik, katılımcı ve çoğulcu modeller hayata geçirilmelidir. Üniversitelerin yönetim mekanizmalarının hızlıca demokratik ve katılımcı yapıya kavuşturulması gerekmektedir. Üniversiteler, Cumhurbaşkanı tarafından atanan rektörler tarafından değil, üniversite bileşenlerinin ortak iradesiyle seçilen kurullar eliyle yönetilmelidir.

AY: Evet, YÖK artık 207 üniversiteye yetmemektedir. YÖK Başkanını da, YÖK üyelerini de, Rektörleri de Sn. Cumhurbaşkanı atadığı için –atamada eşittirler- kimse birbirinin ayağına basmamakta, işine karışmamakta, ama üniversiteler gelişmemektedir. 

YÖK, daha “akademik ilanlarda standardı bile yaygınlaştıramamış”, yazılı olarak uyardığı halde, “şahıs gözeten ilanlar” ancak medyaya düşünce iptal edilebilmiş, ama bu ilanlarda imzası olanlara bir yaptırım koyamamıştır.

YÖK kapatılmalı ve acilen Yükseköğretim Bakanlığı kurulmalıdır. MEB Yükseköğretim Genel Müdürlüğü de kaldırılmalıdır.

“Üniversitelerin Üniversite Bileşenlerinin Ortak İradesi ile Seçilen Kurullarca” yönetilmesi sadece fantezidir. Vakıf Üniversitelerindeki Mütevelli Heyet’lerin ne yaptıkları bile sorgulanmamaktadır. Her Vakıf Üniversitesi Üyeliklerine siyasi isimler de atanmış ya da görev verilmiştir.

Hala Fakülte Akademik/Bölüm Kurulları bile görevini yapamamaktadır. Gündem olmadığı için açılıp kapanan toplantılar duyuyoruz. Kısaca, her akademisyen görünürde işinden, maaşından, görevinden memnundur!, ta ki kapı arkasına, odasına, kantine gidinceye kadar.

Maalesef gerçek bu!