Sayıştay raporu; “Kamu idarelerinin denetimleri sonucunda düzenlenen denetim raporlarında önemli görülen veya genellik arz eden konuları, yürütülen denetimlere ilişkin genel bilgileri ve mali konularda belirtilmesi uygun görülen diğer hususları içerecek şekilde hazırlanan rapordur.”
Sayıştay, münhasıran kendisine sunulan bağımsız denetim raporlarını esas alarak hazırlayacağı raporu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunar.
Sayıştay’ın web sayfasında üniversiteler ile ilgili bölümün girişinde yapılan tespitler yazıyor:
https://sayistay.gov.tr/pages/212-yuksekogretim-kurulu-universiteler-ve-yuk
Yükseköğretim Kurulu, Üniversiteler ve Yüksek Teknoloji Enstitüleri İtibariyle En Fazla Tespit Edilen Konular
Bilimsel Araştırma Projelerine Yapılan Desteklerde Hatalı Uygulamalar Bulunması
Kamu idarelerinde,
- Bilimsel araştırma projelerinin finansmanı için özgülenen kaynakların, bilimsel araştırma projesi tanımına ve amacına uygun olmayan yerlerde kullanıldığı,
- Bilimsel araştırma projelerine ilişkin projenin başlama tarihinden itibaren her altı ayın son haftası içinde ara rapor vermeleri ve proje neticesinde kesin rapor sunulması gerekmekte iken projelere ait ara ve sonuç raporlarının teslim edilmediği veya geç teslim edildiği,
- Bilimsel araştırma projeleri kapsamında verilen ödenek ve yapılan harcamaların izlenmesi için kullanılması gereken 962 Bilimsel Projeler Hesabı ile 963 Bilimsel Projeler Karşılığı Hesaplarının kullanılmadığı,
- Desteklenen projeler kapsamında edinilen taşınırların, projenin sona ermesini müteakip proje yürütücülerinin zimmetinde bırakılması nedeniyle diğer personel tarafından kullanılabilmesi imkânının sağlanmadığı,
- Süresi geçtiği halde tamamlanmayan projelerin bulunduğu,
- İlgili yükseköğretim kurumu dışındaki ulusal veya uluslararası kurum ve kuruluşlarca desteklenen projelerin takibinin, bilimsel araştırma projeleri koordinasyon birimlerince yapılmadığı
tespit edilmiştir.
Medyaya yansıyanlardan da örnekler verelim:
Bazı üniversitelerde;
Prof., Öğr. Gör. Vb. akademik kadroların boş olması,
Üniversite içinde akademisyen varken, dışardan Rektör Yard. Veya Bölüm Başkanı getirilmesi,
İhalelerin ihale kurallarına bağlı olmadan açılması,
AB’den hibe alınıp Erasmus Projelerine aykırı harcanması,
Gelir-gider defterlerinin enflasyona uygun olarak hazırlanamaması,
Akademisyen yokmuş gibi, Yabancı Uyruklu akademisyenlerin alınması,
İç kontrol ve denetleme sistemlerinin kurulamaması,
Bilimsel proje takibinin yapılamaması,
Araştırma projelerine ait bir çok verinin YÖKSİS’de olmaması,
Kamu İhale Kurumu’ndan gerekli iznin alınmaması vb…
Ak Parti Hükümetlerinin –elbette Sn. Erdoğan’ın- özelliği, 23 yıldır atadığı kişilerin arkasında durması, muhalefet istedi diye görevden almaması, görevden alınmayı kendisinin belirlemesi, asla soruşturma açtırmaması vb. Dolayısıyla, üst göreve atananlar, arkaları sağlam olunca fütursuz, saldırgan, yukardan bakan, kibirli, mobbing vb. yapan kişilere dönüşüyor.
Aslında Sayıştay raporları Sn. Cumhurbaşkanımız için de fırsat: “Arkadaş, ben seni çalış, bana söz getirme diye atadım. Ama, sen beni mahcup ettin, zorda bıraktın. Doğru savcılığa” dese çok rahatlayacak!
Sayıştay Denetçileri, her yıl olağanüstü iş yaparak, kamu zararına yapılan işleri sıralıyorlar.
Ama, ne oluyor?
Hiçbir şey!
Çünkü, Sayıştay’ın kamu zararını yapan kurum/kişilere karşı yaptırım görevi yok…
Peki bunu kim yapacak?
Bildiğim kadarıyla:
Ya TBMM kendisine sunulan raporlara göre savcıları görece çağıracak…
Ya Yükseköğretim Kurulu suç duyurusunda bulunacak…
Ya savcılar kamu zararı için dava açacak…
Ya İçişleri Bakanlığı kendi görevini hatırlayacak…
Ya Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu göreve çağrılacak…
Yoksa yıllardır yapıldığı gibi, atananlar korunursa ekonomi zarar görmeyecek mi?
İktidara güven azalmayacak mı?
Kamu zararı yaptıranlar fütursuz olmayacak mı?
Kendisinden sonra geleceklere kötü örnek olmayacak mı?
Son soru: Kamu zararını yapanı “ben atadım, yedirmem” diye korumak siyaset mi?
Görev bitti, herkes TEMİZ olur mu?
Çözüm, sistem gereği Sn. Cumhurbaşkanımızda…