Ulaş Salih Özdemir

Tarih: 23.04.2025 21:54

VAVEYLADIR BAZEN YAZMAK

Facebook Twitter Linked-in

Bazen arkadaşlarım, öğrencilerim ve dostlarım soruyor:

“Hocam, bu kadar yoğun temponun arasında nasıl yazıyorsun?

 Yorulmuyor musun?

 Biz okurken bile zorlanıyoruz, sen yazarken nasıl taşıyorsun bu yükü?”

Gülümsüyorum…

Ve diyorum ki:

“Yazmak benim için bir iş, bir uğraş değil; yazmak benim için bir yaşam biçimi. Nefes almak gibi, uyumak gibi, bazen dua etmek gibi…

 Yazmak, benliğimin bir parçası.”

Yazmak, benim için bir başkaldırıdır.

Sisteme, adaletsizliğe, yozlaşmaya, kabullere, sessizliğe karşı içimde büyüyen sessiz ama derin bir çığlıktır.

Yazmak, hayatın tokadına karşı kalemle verilen onurlu bir cevaptır.

Yazmak, susanların sesi, unutulanların izidir.

Ama hepsinden önemlisi...

Yazmak, benim çocuklarıma ve torunlarıma bırakabileceğim en kıymetli mirastır.

Bir arsa, bir ev, bir banka hesabı değil belki...

Ama yıllar sonra bir sandığın içinde bulduklarında sararıp solmuş sayfaları…

Ya da bir köşe başında adımı taşıyan bir kitapla karşılaştıklarında…

Diyecekler ki:

“Bu satırlar babamızın, dedemizin yüreğinden dökülmüş. O da bizim gibi sevmiş, bizim gibi üzülmüş, bizim gibi hayal etmiş. Ama o, bunları kelimelere dökebilmiş.”

Yazdıklarım, onlara sadece cümleler değil…

Hayatın içinde saklı dersler, yaşanmışlıklar, gözyaşları ve umutlar olacak.

Ben bir gün gittiğimde, arkamdan konuşulacak çok kelime olabilir ama bıraktığım bu yazılar, çocuklarıma “Babanız kimdi?” sorusunun en dürüst cevabını verecek.

Çünkü yazmak, sadece anlatmak değildir…

Yazmak, kalbini sayfalara açmaktır.

Yazmak, kendi iç dünyanı, en çıplak haliyle ardında bırakmaktır.

Bazen kelimelerle sarılırsın evladına…

Bazen kelimelerle teselli edersin torununu.

Ben yazarken onların ellerini tutar gibi hissediyorum.

Sanki her satırda onlara sesleniyor, yıllar ötesinden bir nasihat, bir sevgi bırakıyorum.

Yazmak, benim için yaranın kabuk bağlamış kısmını yeniden kanatmaktır…

Ama aynı zamanda, o yaranın üzerine sevgiyle bir merhem sürmektir.

Yazmak, sessiz sessiz ağlamaktır…

Kimsenin duymadığı, ama kelimelerin şahit olduğu bir hıçkırık gibi.

Yazmak, bazen hayata tutulmayan bir mektup; bazen de gelecek nesillere uzatılan bir köprü.

Ben yazarken çoğalıyorum…

Yazarken iyileşiyorum…

Ve yazarken bir gün adımı taşıyan çocuklarımın, torunlarımın gözlerinin içine bakabiliyorum.

Çünkü biliyorum;

Kelimenin gücü, zamanın tozuna direnendir.

Ve yazılmış her satır, gerçek bir mirastır.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —