Yapay gündemler ve sığ tartışmalar arasında ülkemiz kaybolup gidiyor.
Siyaset ve ekonomi ülkemizin ilk gündem maddesi çünkü ülkenin ekonomisi halen bağımsız yapılar üzerinden değil, siyaset eliyle idare edilmeye çalışılıyor.
Hal böyle olunca siyaset ekonominin tepesinde, ekonomi ise siyasetin kucağında oluyor.
Ve güçler ayrılığının fiilen kalmadığı, 4. Güç olan medyanın da herkesin sadece kendi mahallesi adına tarafı olduğu ülkemizde, siyaset ne yazık ki mutlak güç haline geldi.
Ülkenin yatırım planlaması yine bağımsız etik kurumlar tarafından değil siyasilerin oy hesaplarına göre yapılıyor.
Son örneği Ankara Sivas Yüksek Hızlı Tren hattının yapımı ile İstanbul Sivas arasının 14 saatten 6 saatte çekilmesi.
Neden bu yatırım yapıldı?
Çünkü ülkenin oy deposu İstanbul ve İstanbul’daki demografik nüfus dağılımında Sivas’ lılar 1. Sırada.
Yap treni, kap oyu …
Tren gelir oy gelir, ley ley lüm lüm ley.
Vagonları boş gelir, boş ver dolar elbet bir gün.
Tren yapıldı ama tüm güzergah üzerini AK Parti Belediyelerde kaybetti.
İstanbul’ dan Sivas’ a uzanan her yeri. İstanbul’ da Sivas’lıların en yoğun olduğu ilçeleri de…
Olsun hedef 2028…
İktidar bunu yaptı eyvallah, peki muhalefetten buna tek bir itiraz duydunuz mu ? Asla duyamazsınız çünkü Sivas oylarına muhalefette talip.
Oysa Antalya- Kapadokya arasına hızlı tren yapılsa ve Antalya’ ya inen turistler çok kısa sürede ulaşım sağlayıp 1- 2 günde Kapadokya’ yı da gezip oraya da ekstra döviz bıraksa…
Hatta bu hat Urfa’ ya ve Adıyaman’a bağlansa… Ahhh ah içi acıyor insanın.
Ya da İzmir- Selçuk- Denizli Hızlı Treni yapılsa kruvaziyer daha da gelişse, daha çok zengin turist ülkemize gelse, İzmir’ e inen turist aynı gün Selçuk ve Pamukkale gezisi yapıp daha fazla döviz bıraksa…
Bunlar öncelikli değil bizim ülkemizde, çünkü turist döviz bırakır ama oy vermez.
Düşünsenize İstanbul- İzmir- Fethiye arası hızlı tren. Ve yük treni hattı.
Fethiye ve Antalya Bölgesinde seralarda yetişen ürünlerin soğuk zincir konteynırlarla İzmir ve İstanbul’ a yani ana limanlarımıza erişimini. Trenden direk gemiye.
Domates’in fiyatı değişir inanın İstanbul pazarlarında. Hatta ülkede gıda enflasyonu azalır.
Aynı şekilde Mersin- Adana- Ankara- İstanbul arası hızlı tren. Ve yük treni hattı.
Soğuk zincir konteynerlara akşam Mersin’ den portakalı yükle ertesi sabah Haydarpaşa Limanından gemiye bindirip ihraç et.
Türkiye’ nin Kanal İstanbul’ a değil buna ihtiyacı var aslında. Bizi böyle işler yapmak zenginleştirecek daha doğrusu kalkındıracak.
Ne yazık ki biz hala kalkınma ile zenginliği aynı şey zannediyoruz. Oysa zenginleştiren kalkınmadır yani üretim…
Saçma sapan ekonomik verimlilikten uzak viyadükler, tüneller, duble yollar, limanlar, havalimanları, ihtişamlı Kamu binaları ve daha neler neler yapıldı maalesef.
Çünkü biz önce oy toplamalıyız. Bu her partinin temel düsturu.
Kim kimden nasıl toplarsa hem de. Her partinin tek gerçekliği bu Güzel Türkiye’ mizde...
AK Parti Lojman Saltanatına son diye geldi olan vekil lojmanlarına oldu.
Vekiller Lojmansız kalırken kamu lojmanı 22 senede yaklaşık 7 katı arttı.
Özellikle Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu’ ya yapılanlar.
Birisi 13 Bin, diğeri 20 Bin nüfuslu Rize’ nin iki ilçesinin arasındaki yolculuk süresini 50 dakikadan 23 dakikaya indirmek için kaç kilometre tüneller kazıldı dağların içerisinde.
Kaç milyon Lira o mübarek 33 Bin kişinin daha kısa sürede kavuşup kucaklaşması için betonlara gömüldü bu ülkede, üstelik üniversitelerin eğitim ve araştırma hastaneleri iflasa sürüklenip ameliyat ipliğini hastasına aldırtacak kadar acziyete düşmüşken.
Elazığ’ da, Harput’ ta, Fırat’ ın üzerinde türkülere konu olan Kömürhan Köprüsü vardır.
Eşkıya filminde Erkan Oğur’ un seslendirdiği o muhteşem türküyü bilirsiniz.
İşte Harput’ a bakan o Kömürhan Köprüsü bahsettiğim köprü.
Mevcut köprü kullanılırken, 2. Kömürhan Köprüsü yapıldı.
Kimse sormadı yahu ilk köprü yetmedi mi, araçlar konvoy mu oluyor da bu 2. Köprü yapıldı diye.
Kütahya Zafer Havalimanı faciasından artık bahsetmiyorum çünkü bizim 10 yaşındaki oğlan bile ekonomi dalında Nobel ödülüne aday olan Zafer Havalimanı projesini biliyor.
Böyle böyle yurt dışından borçlandığımız kaynakları heba ettik, hakkını verelim özellikle de Ali Babacan uzaklaştıktan sonra.
İyi şeyler, gerekli olanlarda tabii ki yapıldı inkar edilemez ama öyle işler yapıldı ve insanlarımız bunları kalkınma zannetti ki, insanın aklı hafsalası duruyor.
Bu vallahi inanılmaz bir şey.
Sizlere basit bir örnek vermek istiyorum. Lütfen dikkatlice okuyun çünkü önemli bir nokta.
Şu veya bu sebep ve gerekçelerle ekonomik buhranımızın kurları arttırdığı noktada dahiyane bir fikir geliştirildi bu ülkede.
‘Nass’ denilerek, aklı olan herkesin ‘’ yapmayın’’ demesine rağmen ülkemizde faizlere dokunulmadı ve çare olarak KKM uygulamaya alındı.
Bu mekanizmayı önleyecek kimdi? Merkez Bankası.
Peki bunu ancak nasıl bir Merkez Bankası önleyebilirdi?
Bağımsız olan, siyasetten Ari olan bir Merkez Bankası ve Para Piyasası Kurulu.
Türkiye Yüz Yılında, ülkemize özgü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi sayesinde, Merkez Bankasının tüm yönetimini ve Para Piyasası Kurulunu bir imza ile değiştirme yetkisi tek bir kişide olduğu için, kendilerine göre çeşitli gerekçelerle hepsi vazifelerine ve sorumluluklarına ihanet derecesinde sessiz kaldılar.
Kur Korumalı Mevduat.
Namı dünyaya yayılan, İktisatta dünyaya yeni bir tanımlama, teori getiren KKM.
Henüz neden bu KKM Mucidi Nobel Ekonomi Ödülü alamadı anlamış değilim.
Sanırım Nobel Jurisi hala hesap makineleri ve agoritmalarla sırrı çözmeye çalışıyor.
Yani dediler ki ‘’ Ey bu ülkenin zenginleri aman döviz alıp dövizi yükseltip ülkeyi ve hükümetimizi zora sokmayın, faiz NASS ama gelin yeni icadımız olan Kur Korumalı Mevduata paralarınızı yatırın. Banka faizinizi versin biz de kurdan fark oluşursa Hazine’ den karşılayacağız.’’
Şimdi sıkı durun…
Hazine ve Maliye Bakanlığı sitesindeki bütçe giderlerine göre, Mart 2022-Temmuz 2023 arasında “Mevduat ve Katılma Hesaplarının Kur Artışlarına Karşı Korunmasına İlişkin Giderler ” in toplamı 152 milyar TL oldu.
Son sene rakamını ise merak edip Siz bulun zahmet olmazsa…
Ve Merkez Bankasının görev zararı rekorları alt üst etti.
800 MİLYAR TL zarar açıkladı Merkez Bankası.
KKM ilk açıklandığında USD kuru 18 TL idi, oynamıyoruz dendiğinde ise 34 TL.
Şimdi hükümetten hiç kimse çıkıp eğer yapmasaydık hazinemize yükü şu olurdu, yaptık bu olası zararı şu kadar Milyar USD ve TL zararı önledik demiyor.
Ülkenin en büyük STK’ sı ve tüm reel sektörlerinin temsilcisi TOBB ve Başkanı çıkıp, ‘’ bunun bize izahını yapın’’ demiyor.
Gelelim işin bomba kısmına.
Sırf döviz almasınlar diye bu ülkenin halkının cebinden (ç)alıp, zenginlerinin cebine koyduğumuz Milyarlarca liradan devletimiz ne kadar gelir vergisi aldı? SIFIR …
Ama aracı olan herkesten yaş, model, değer ayırt etmeden 2. defa Taşıt Vergisi alındı.
1986 model Renault Station Toros arabası olan, Manisa’ nın Turgutlu ilçesindeki Dağ köyü olan Dağmarmara Ören köyünde yaşayan Mustafa Amcadan ikinci defa o satsan satılmaz arabasının vergisini alındı.
Rahmetli Neşet Ertaş’ ın anlatımıyla ‘Garibanın tek tesellisi olan ciğurasına’ zam üstüne zamlarla dokunuldu.
3 Kat zamlandı neredeyse ciğura.
İçkiyi zaten demiyorum bile.
‘’ İçki haram, pahallı olsun ki içmesinler daha güzel, günahtan korunmuş olurlar’’ mantığı sanırım burada etkili oldu.
Ne de olsa dijital fetvaların mucidi Büyük Türk İslam Alimi Cübbeli Ahmet Hoca Efendi de böyle buyurdu.
Ya akaryakıta gelen zamlar. Şunu söyleyenleri çok gördük. ‘’ Bu kadar zamlandı trafik hala sıkışık, Çeşme otobanı kilit, millette para var aga.’’ Bu kafalarla aynı havayı soluduk, soluyoruz.
Bunların hepsi ve daha yazmadıklarım bile olması gerekenlerdi, çünkü başka türlü Holdinglerden silinen vergiler, cezalar, primler, Kamunun ve Belediyelerimizin itibardan etmedikleri tasarruflar, yanlış ekonomi politikaları ve doymayan Kamu Maliyesinde yok olan paralarımız nasıl yerine konulacaktı ki.
Bütün bunlar yapılmak zorundaydı, halk anlamıyordu ama zordaydık, Türkiye Cumhuriyeti Devletine saldırı vardı.
Çünkü varlığı belli ama ismi belirsiz Dış Güçler üzerimize oyun oynuyordu, biz cahil cühela halk farkında değildik belki ama ezanı susturmak, bayrağı indirmek, Vatanı bölmek isteyenlerin hepsi ittifak olup üzerimize geliyorlardı.
Örneklere devam edelim.
Samsun- Trabzon arası 600 Km. Bu mesafede denizi doldurmak suretiyle yapılmış olan 2 tane havalimanını ve mevcut Trabzon ve Samsun Havalimanlarının yine deniz doldurularak yapılan ilave pistlerini, ekonomik verimlilik ve yatırımın geri dönüşü anlamında mantık ve matematik içerisinde kimse bana anlatamaz.
Bu inşaatlar için ormanları kesilip dağları parçalanan yörenin köylülerinin yaptığı muhalefeti, bu yatırım ölüdür ülkenin kaynağını heba ediyorsunuz diyerek ne muhalefet partileri ve milletvekilleri yaptı ne de kelli felli STK’ larımız.
Tarım deseniz çarşı, market, pazar fiyatlarımız ortada.
Hayvancılık deseniz neredeyse 15 yıldır Güney Amerika’ dan sığır ithal ediyoruz.
Zengin ettik Amigo’ ları.
Doğduktan sonra ovalara, dağlara saldıkları hayvanları 8 ay sonra yakalayıp bize satıyor Gringo’ lar.
Sanayi ihracatımızın yüzde 80’ inden fazlası hala ithalata dayalı.
İthalatı önleyecek yatırımlara teşvik vermemize rağmen maalesef 5 puan bile düşüremedik.
Ülkemizde Plastik sektöründe kullanılan granül hammaddenin toplamının neredeyse % 95’lik kısmını Türkiye ithal ederken, Kamu olarak yada özel sektör olarak veya Kamu Özel Sektör ortaklığı ile bu ithalat bağımlılığını azaltacak hiçbir yatırım yapılmadı bu ülkede.
‘Ya Allaaah Bismillah ’ diyerek 40 kişi yan yana 47 makas ile 17 metrelik Granül tesisi veya ilave tesisleri açılış kurdelası kesildiğine hiç şahit olmadık.
Maliye politikamız ise artık skeç, parodi hatta fıkra hükmünde.
Ben 50 yaşındayım en az 35 senedir verginin tabana yayılmasından bahseder ve bunu hedefler her hükümet ama bunca yıldır vergi bu ülkede dolaylı vergilerle herkesten toplanır.
Bu ülkenin zengin insanlarının gelirlerinden ödediği Gelir Vergisi ülkenin toplanan vergisinin hala yüzde 2.5’ ları civarındadır.
Bu ülkede yıllardır ama uzun yıllardır vatandaş vergisini ödemediği zaman Vergi Dairesi, SGK primlerini ödemediği zaman SGK hesaplarına haciz koyar, evine arabasına haciz koyar ama holdingler ödemediği zaman masaya oturup bazen yüzde yüze varan oranlarda yani tüm borcunu uzlaşarak bir kalem çekerek siliverir.
100 Bin lira vergi borcu olanın amiyane tabirle donuna kadar haczedilir ama holdinglerden 600 Milyon Lira borç anında uzlaşılarak siliniverir.
Neden silindi bilen, bunu soran, anlayan, izah etme sorumluluğu hisseden ise bu coğrafyada bulunmaz.
Hep merak ettim mesela, AK Parti dönemleri dünyanın görmediği bir siyasal güç dönemleriydi.
22 senede, en az 40 yıldır bu ülkede herkesin ve AK Parti’ nin de söylediği tabana yayılmış, gelire göre eşitlikçi vergi sistemine Türkiye neden geçmedi, neden geçemedi, Ak Parti bunu neden yapamadı ?
Oysaki Kanuni düzenlemeleri yapacak Meclis çoğunluğuna bugün de dahil olmak üzere 22 yıldır sahip Ak Parti.
22 senedir her türlü kanun ve düzenleme gücüne sahip bir Ak Parti neden bu ülkeye sağlam ve sabit bir tarım politikası, milli eğitim politikası hatta teşvik, yatırım, sanayi, teknoloji politikası getiremedi ?
Aynı soruyu muhalefete de STK’ lara da sormak lazım.
22 yıldır bu konularda akılda kalan, akılcı, uygulanabilir bir politika öneriniz yada söyleminiz yok ?
Muhalefet ülkenin başına bela ettiği EYT ile uğraştığı kadar bunlarla uğraşmadı. Hatta muhalefet EYT kapsamını genişletme derdinde, ne yazık ki bunun siyasetini yapıyor.
Kalem mi yoktu, yoksa kağıt mı, hesap makinesi mi yoktu, bilgisayar mı?
Yoksa hepsi en güzelinden varken, gören gözler mi yada çözüm üretecek beyinler mi yoktu?
Bunları söyleyen konuşanlar mı yoktu?
Hepsi vardıysa hepsini bir araya getirip bu ülkeyi kalkındıracak şeyler neden yapılmadı yada yapılamadı?
Bunu hiç merak edip kendi kendinize sordunuz mu ?
Etin pahallığından söz eden hiç kimse, neden 15 senden beri bu ülke sığır ithal ediyor diye sormuyor? Neden hayvan yemi yapmak için arpa, buğday, soya, mısır ithal ediyoruz diye sormuyor?
Ne kadar ilginç değil mi yada bana mı ilginç geliyor sadece…
Bu ülkede sulanabilir tarım arazileri neden sulanamıyor, neden Şili’ den ceviz, Meksika’ dan Kuru Fasulye, Amerika’ dan Mısır, Rusya’ dan buğday, Sırbistan’ dan karkas et, Arjantin’ den nohut, Etiyopya’ dan susam ithal ediyoruz, üstelik her yıl tarıma milyarlarca dolar teşvik, ucuz kredi ve hibe verilmesine rağmen diye kimse sormuyor, sorgulamıyor.
Traktör satışı ile üretim artışı arasındaki orana merak edip bakın lütfen.
Yüzde kaç traktör satışı artmış, yüzde kaç verim artmış ?
İHA üretip satıp arpa alıyoruz, sonra Traktör Fabrikası hisseleri karlılıktan dolayı ülkede en çok kazandıran.
BU DENKLEMİ KİM NASIL KURDU, KİM NASIL ÇÖZECEK ?
Önce bu soruları bu ülkedeki tüm siyaset mekanizmalarının ve bürokrasinin bundan hicap ve eksiklik duyup kendi kendine sorması gerekirken, muhalefetin her gün, STK’ ların medyanın her saat sorması gerekirken, kimse sormuyor.
Bir taraftan dünya sıralamasına KAAN savaş uçağı ile girmeye aday olan; Yaptığı İHA, SİHA, TİHA’ lar ile dünyanın birçok yerinde savaşların kazananını belirleyen, dünyada 17 ülkede askeri üssü olan Türkiye;
Aynı zamanda Dünyanın en verimli ovalarına, en güçlü nehirlerine ve aynı anda coğrafyasında aynı anda 4 mevsime sahip olan Türkiye.
‘’ Bu ülke neden denizi geçip derede boğuluyor’’ diye kimse kimseye sormuyor.
Biz TİHA satıp arpa alıyoruz, SİHA satıp sığır alıyoruz.
Çin’ den parçalarını getirip televizyon üretip ihraç ediyor, kazandığımız para ile granül hammadde ithal edip buzdolabının sebzeliklerini, bahçemize koyduğumuz saksıları, hatta market Pazar poşetlerimizi yapıyoruz.
Bunu neden bu ülkede kimse sorgulamıyor ?
Dünya’ da SİHA satıp Sığır alan, buna rağmen ülkesinde etin kilogramı 27 Dolar civarında olan kaç ülke var merak edip araştırın lütfen.
Bu devletin havayolu şirketi Türk Hava Yolları, her Allah’ ın günü dünya üzerinde 1144 ayrı noktaya uçarken uçağa binmek neden lüks oldu vatandaşlarımıza diye sormuyor hiç kimse.
Doktor ihraç edip, pilot ithal eden ülkeyiz vesselam.
Bu ülkede bunca genç nüfus varken neden THY birçok yabancı pilot çalıştırıyor diye sormuyor hiç kimse ama THY Yöneticilerinin maaşları TT sosyal medyada.
Bakın dünya daha doğrusu dünyanın kreması olan, egemeni olan güçlü ekonomiler
‘’ yok ulen artık daha neler’’ diyeceğimiz noktaya çok kısa sürede varacak ve bizimle arası o kadar çok açılacak ki buna hiç kimse inanamayacak.
Bu ülkenin ve bu ülkeye dair her şeyin, hatta tüm kamu kurum ve kuruluşlarının acilen; Gelişmiş ekonomilerin ve dünya güç dengelerinin nereye gittiğini bilen ve gören ve idrak edebilen,
EHLİYETLİ ve LİYAKATLİ İNSANLARIN AKLIYLA ve ELİYLE,
PLANLAMAYA ve PLANLANMAYA ihtiyacı var;
Dünü bilen, Bugünü yaşayıp, Yarını gören, hatta Öbür Günü planlayan MİLLİ ve ARİ Beyinler tarafından…