Bahçeli, 2012/2015 yılları arasındaki Çözüm sürecini yıkım projesi olarak nitelemişti. Şimdi ondan daha ağır şartlarda servise verilen bir projeye - kimsenin akıl erdiremediği- bir tarz ve üslupla destek veriyor.
Bu konuda ülkede terörün bitmesi, insanların huzur içinde olması hepimizin temennisi. Kavga toplumların zehiri ve felaketidir. En tehlikeli olan da etnik terördür.Irkçılıktır.
Fakat terörü önlemenin yolu teröristlere istediğini vermek, kırk yıllık mücadeleyi anlamsızlaştırmak değildir. PKK ne istiyorsa verip sonrada barış yaptık demek, terörü bitirmeye karşılık bedel olarak vatanı vermektir. Ne pahasına olursa olsun diye bir barış çabası olamaz. Kaldı ki, barış lafı bile yanlıştır. Örgütle yapılan şeye barış demek,Örgütü devlet düzeyine çıkarmaktır. Daha kötüsü ona bir halkın temsilcisi ve sözcüsü mevkiini vermektir. Çözüm sürecinde bu yapıldı hala da yapılıyor. Her şeyi Öcalan’a özgüllemek onu bölge halkının yegane temsilcisi durumuna getirmektir.
Bahçeli’nin çağrısı uzun soluklu bir planın ipuçlarını veriyor. Bu sadece siyaset kurumunun içinde olduğu bir organizasyon değil, medyada, yargıda şurda burda kümelenmiş - benzer düşüncelere- sahip bir çok grubun içinde olduğu bir proje. Düşünün Anayasa Mahkemesine ta 2014 yılında Öcalan’ın “umut hakkından” yararlanması için müracaat ediliyor, on yıl boyunca AYM gündeme almıyor. Yakın bir gelecekte gündeme alırsa ne düşüneceğiz? Tesadüf mü diyeceğiz? Siyasette tesadüf yoktur, uzun veya kısa vadeli planlar vardır. AKP sözcülerinin, Bahçeli’nin, meclis başkanının açıklamaları ve diğer unsurlar üst üste konulunca zamansal derinliği olan bir tablo çıkıyor ortaya. Zamanında iktidar görevini yapmış olsa, Öcalan için kimse - umut hakkından- söz edemezdi. Umut hakkı için iyi halli olmak gerek. İki binli yıllarda Öcalan, örgütü hapishaneden avukatları aracılığı ile yönetti. Onun talimatıyla birçok suç işlendi. Daha sonra avukatlarına dava da açıldı. O tarihte iktidar görevini yapıp Apo’yu da işlediği yeni suçlardan yargılamış olsaydı bugün iyi hallilik söz konusu olmayacağı için Öcalan için - umut hakkı- diye bir şey de olmayacaktı.
Bu ülkenin Kürtlere hiç bir zaman düşmanlığı olmadı. Yasalar kimsenin etnik kökenine bakmadı. Kimseye ayrıcalık tanınmadı, hiç bir gruba kökeninden dolayı düşmanlık yapılmadı. Türklük tanımı bile soy kökü üzerinden değil, ortak kültür ve din üzerinden yapıldı. Sorun Kürt sorunu değil, terör ve kardeşi kardeşe düşman etme sorunudur. Bunu hep birlikte ortak akıl ile aşacağız. Çözümsüz sorun yoktur, bizi bu sorunun başka çözümü yok, PKK’nın taleplerine uyun diyenlerin oyununa gelmemeliyiz. Çözüm yok demek teslim olun demektir. Çözüm vardır ancak bu kadronun öyle bir derdi ve ufku yoktur.
Doç.Dr.Selçuk Özdağ