Göktan Ay


YÖK, Bir Kez Daha Pedagojik Formasyonu Değiştiriyor!

Alıştık artık;  Ak Parti, kendi atadıkları kadroların bozduğu yapıya önce  “sessiz” kalıyor, hatta “alkışlıyor”, iş bozulunca da sanki yeni iktidara gelinmiş gibi “talimat” veriliyor, hızla “düzenleme yapılıyor.”


Sn. Cumhurbaşkanımızın talimatı ile YÖK harekete geçti ve “Pedagojik Formasyonla” ilgili çalışmalar başladı. Bu kaçıncı değişim olacak bilemiyoruz. 

Alıştık artık;  Ak Parti, kendi atadıkları kadroların bozduğu yapıya önce  “sessiz” kalıyor, hatta “alkışlıyor”, iş bozulunca da sanki yeni iktidara gelinmiş gibi “talimat” veriliyor, hızla “düzenleme yapılıyor.” 

Peki, bu sorunları milletin başına bela edenlere yaptırım var mı? Ebette yok. 

Hatta, CB Danışmanı olarak Beştepe’ye alınabiliyorlar.

Bu hafta, YÖK Başkanımız  Sn. Prof. Dr.Erol Özvar hocamızın (06.12.2022) ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın   (07.12.2022) söylemlerini analiz edeceğiz. Bakalım, orta noktada buluşuyorlar mı?

Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan’ın pedagojik formasyondan önce bir isteği var;

“Öğretmen yetiştirme meselesi, orta öğretimden başlayarak adaylık dönemine kadar devam eden bir eğitim süreci olarak bütün şekilde ele alınmalıdır. Kapatılma sebebini halen anlayamadığımız ve bizce izahı olmayan Öğretmen Liseleri yeniden açılmalı, öğrencilerimiz ‘öğretmen olma arzu ve hedefi’ ile liseden başlayıp fakülteyi bitirinceye kadar üst düzey bir motivasyonla eğitim sürecini tamamlamalıdır.” diyor. 

AY: Evet, maalesef Köy Enstitüleri gibi Öğretmen Liseleri de kim vurduya gitti ve eğitim kaliteli öğretmensiz kaldı.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar; “Bu konuda çalışmalara YÖK bünyesinde başladık. Milli Eğitim Bakanlığının ilgili Genel Müdürlükleri, Talim ve Terbiye Kurulu ve diğer paydaşlar ile bu konuyu kapsamlı şekilde değerlendirecekler. Pedagojik Formasyon eğitimlerini mezuniyetten ziyade lisans öğrenimi sırasında yapmayı planlıyoruz. Eğitim Fakültesi’nde okumayan fakat bölümleri öğretmenlik yapma imkanı veren programlardaki öğrencilerimiz, artık pedagojik formasyon eğitimini öğrenciyken mezun olmadan almaya başlayabilecek. Pedagojik formasyon eğitimlerini, lisans eğitimi boyunca birer seçmeli ders olarak formüle etmek istiyoruz. Pedagojik formasyon eğitimi 60 kredi dolayında ciddi bir ders saati anlamına geliyor. Bu dersler gerek teorik gerekse uygulamalı dersleri içeriyor. Bu da ciddi bir çalışmayı gerektiren bir süreç. Biz inşallah bu süreci öğrencilerimiz mağdur olmadan yürüteceğiz. Aynı zamanda bu programın, üniversitelerimizde eğitim öğretim kalitesinden ödün vermeyecek şekilde öğrencilerimizin en iyi yetiştirilebilecekleri bir formatta yürütülmesini istiyoruz.."

AY: Talip Geylan ise, “Unutulmamalıdır ki, öğretmenlik, bir saha uygulama mesleğidir. Bu sebeple eğitim fakültesinin son sınıfı tam zamanlı olarak sahada tamamlanmalıdır.” diyerek, son sınıfı sahada yani okullarda geçirmenin yararlarından bahsediyor. Zannediyorum YÖK, ilgili çalışmada zaten öğretmen adaylarının alanda/sahada olması için planlama yapacaktır.

Sn. Özvar; “Pedagojik formasyon eğitimi 60 kredi dolayında ciddi bir ders saati anlamına geliyor. Bu dersler gerek teorik gerekse uygulamalı dersleri içeriyor” diyerek uygulamayı kastetmiştir. Önemli olan, 60 kredinin planlaması ve müfredata yerleştirilmesidir ki, akşam saatlerinin de kullanılacağını umuyoruz. Burada “ortak noktada buluşulur” diye tahmin ediyorum.

Sn. Özvar; “Konuya ilişkin Üniversite Rektörlükleri, Eğitim Fakülteleri ile temaslar devam ediyor. Öğrencilerimizin hangi sınıfta olurlarsa olsunlar pedagojik formasyon eğitimine bir şekilde başlayabilmelerini istiyoruz. Bu konuda teknik ayrıntılar var. Bunların her birini masaya yatırdık, şu anda onları birlikte değerlendiriyoruz. En kısa zamanda ayrıntıları kamuoyuyla paylaşacağız." 

AY: Bunlar doğru söylemler, hak kaybı yaşanmamalıdır. Ancak konuşmanın başında önce, “YÖK bünyesinde başladık. Milli Eğitim Bakanlığının ilgili Genel Müdürlükleri, Talim ve Terbiye Kurulu ve diğer paydaşlar ile” demiş, sonra; “Üniversite Rektörlükleri, Eğitim Fakülteleri ile” devam etmiştir. Çok sesten sonuç çıkmaz.. Sadece bazılarına “Kurul Üyesi” payesi verilmiş olur.  Burada bir teklifimiz var; “Bir komisyon kurarken herkes içinde olmak/yararlanmak ister, ama işi yürüten bir çekirdek kadro vardır. Acaba YÖK ve MEB, tecrübeli Eğitimcilerden bir kurul oluştursa, onlar mevzuatı hazırlasa ve sonra temsilciler kurulunda tartışılsa, daha doğru bir çalışma olmaz mı?

Sn. Özvar; “Bütün üniversitelerimiz formasyon eğitimi konusunda gerekli çalışmaları başlatacaklar. Biz mevzuat altyapısını hazırlayacağız. İlgili paydaşlarımızın görüşünü alarak genel çerçeveyi belirleyip üniversitelerimizle bu konuyu paylaşacağız." 

AY: İnşallah diyelim ama, her üniversitenin “Pedagojik Formasyon” dersi açmasına da izin verilmemelidir. Daha Eğitim Fakültesi kadrosu eksik olan kurumlarımız var, bunların formasyon dersi vermesi mümkün değildir. Bu, “eski YÖK’ün yeni kurulan, daha mezunu olmayan birimlere Yüksek Lisans ve Doktora/Sanatta Yeterlik Programı açma izni vermesi gibi” yanlış bir yoldur. 

Sn. Özvar;  “Pedagojik Formasyonu seçmeli olarak düşünüyoruz.” demiş..

AY:  Doğru bir karar. Çünkü, her öğrenci Öğretmen olacak diye bir şart yok. Ancak; Pedagojik Formasyon alma şartlarındaki "YÖK tarafından belirlenmiş olan bir üniversitede eğitim almanız gerekmektedir" maddesi kaldırılmalı "tüm Eğitim Fakülteleri'nde ve Öğretmen Yetiştiren Kurumlarda verilecektir" cümlesi eklenmelidir. Öğretmenlik isteğe bağlı özel bir meslektir. Öğretmenlik Meslek Kanunu bunun için çıkarılmıştır. Öğretmenlik; sevgi, bağlılık demektir.

Talip Geylan; “Öğretmen adaylarımız okulların içinde uygulamayla, öğrenciyle yoğrulmalıdır. Hiç şüphesiz, öğretmenlik mesleğine kaynaklık edecek, asıl yükseköğretim programı eğitim fakülteleridir. Hali hazırda öğretmenlerimiz, doksan civarında branşta eğitim vermektedir. Eğitim fakültelerimizde karşılığı bulunmayan branşlar için -pedagojik formasyonu almak kaydıyla- öğretmenlik sertifikası verilebilecektir. Öte yandan, YÖK-MEB işbirliğiyle, ülkenin öğretmen ihtiyacına dair orta ve uzun vadeli bir projeksiyon ortaya konulmalı ve eğitim fakültelerinin kontenjanları da buna göre belirlenmelidir. Ancak bu yapıldığında ‘ataması yapılmayan öğretmen’ problemi çözüme kavuşturulabilecektir.”

Bu söylemlere katılmamak mümkün değildir. Ancak, eski YÖK yönetimi giderayak, “özgürleştiriyoruz diyerek -aslında yeterli akademik kadron yok demenin arka yolu-  program belirleme/açma yetkisini Eğitim Fakülteleri’ne bıraktı.”

“YÖK Başkanı Saraç, "Eğitim fakültelerindeki öğretmenlik programlarının ders, müfredat ve kredilerine YÖK değil yükseköğretim kurumları karar verecek. Bu düzenleme, üniversitelerimize çok geniş bir hareket serbestisi tanımaktadır. Bu 'yetki devri', eğitim fakülteleri ve öğretmenlik programlarıyla ilgili tarihi bir karar olarak değerlendirilebilecek niteliktedir" (18 Ağustos 2020)  Tarihi kararmış!

 Ama, şu ana kadar aldığımız bilgi, böyle bir çalışma yapılmadığı şeklinde. 

Eski YÖK yönetiminde; bol protokol, bol proje, bol imza vardı ama, SONUÇ YOKTU!..