Bilmediğim çok uzağımda, bilemediğim bir mevsimdeyim.
Görülmemiş bir mevsim.
Atılmamış bir çığlık gibiyim.
Su içmiş bir balık sersemliğinde bedenim.
Duyulmamış, söylenmemiş bir destanda figüran bir haldeyim.
Ağrısız sızısız geçen her anının fihristesi gibi beynim.
SONU OLUP YOLU OLMAYAN…
YOLU OLUP SONU OLMAYAN…
Sonsuz ve yolsuz diyarların biçare yolcusuyum.
^^^^
Yol ve yolcu denklemine girince değerli sanatçımız Neşet Ertaş’ın Yolcusuna değinmeden geçmeyelim.
Bir anadan dünyaya gelen yolcu
Görünce dünyaya gönül verdin mi
Kimi böyük kim böcek kimi kul
marak edip heçbirini sordun mu
Bunlar neden nedenini sordun mu
İnsan ölür ama uruhu ölmez
Bunca mahlukat var heç biri gülmez
Cehennem azabı zordur çekilmez
Azap çeken hayvanları gördün mü
Insandan doganlar insan olurlar
Hayvandan doganlar hayvan olurlar
Hepiside bu dünyaya gelirler
Ana haktır sen bu sirra erdin mi
Vade tekmil olup ömrün dolmadan
Emanetçi emaneti almadan
Ömrüyün baginin gülü solmadan
Varip bir canana ikrar verdin mi
varip bir cananın kulu oldun mu
Garip bülbül gibi feryat ederiz
Cehalet(cahiller) elinde küskün kederiz
Hep yolcuyuz böyle geldik böyle gideriz
Dünya senin vatanin mi yurdun mu?
^^^^
Dostum, güneşe bak, toprağa bak, suya bak, buluta bak; fakat arkana bakma...
Kimin geldiği önemli değil, kimin gelmediği de...
Unutma, yolcu değişir, yol değişir, ama menzil değişmez.
Yolcuya bakıp, yolunu tanıma.
Yola bak, yolcuyu tanı, yolcu hakkındaki kıymet hükmünü ona göre ver.
Vahim olan, yolun yolcusuz olması değil;
asıl vahim olan yolcunun yolsuz olmasıdır;
yolsuz, hedefsiz, amaçsız, şaşkın, hercai ve seyyal...
“En doğru yol: En dikensiz yoldur” diyenler seni aldatıyorlar.
Onlar, karanlık evlerinde kaybettiklerini sokak lambasının altında arayan şaşkınlardır.
aldırma...
Ayağına batan dikenler, aradığın gülün habercisidir.
Dikenine katlanmaktan söz edenler,aşıkmış gibi davrananlardır.
Gerçek aşık olanlarsa, dikenini de sever.
Dostum, yollar yürümek içindir.
Fakat, şu gerçeği de hiç unutma:
Yürümekle varılmaz, lakin varanlar yürüyenlerdir.
Yol boyunca; yola çıkıp da yürümeyenleri,
yola oturup, gelen-geçenin ayağına çelme takanları,
yoldan metafizik uyuşturucularla keyif çatanları,
tel örgülerle çevirdiği yolu kendisine zindan edip volta atanları,
maratona 100 metre koşucusu gibi hızlı gidip, 50. metrede yola yatanları,
yürüyüşün uzun ve yolun zahmetli olduğunu görünce, yolculuk üzerine zor atanları,
yürümeyi bırakıp, yol-yolcu ve menzil üzerine kalem oynatanları,
ayağına batan tek bir dikenin faturasını çıkarıp, ömür boyu tafra satanları,
beyaz atlı kurtarıcıyı gözlemek için ufka bakıp bakıp dağıtanları,
yanlış kılavuzlara kızıp yolu satanları göreceksin.
aldırma, yürü.
Göğsüne yüreğinden başka muska takma.
Vahiy haritan,
nebi kılavuzun,
akıl pusulan,
iman sermayen,
amel azığın,
sevgi yakıtın,
ahlak karakterin,
edep davranışın,
merhamet sıfatın,
şeref ve izzet adın olsun.
Doğru yol: İnsanların çoğunun gittiği yol değil, düşünen öz akıl sahiplerinin yoludur.
Yolda vereceğin her molayıözeleştiri durağında vermelisin.
Unutma, tövbe özeleştiridir.
Kendisini hesaba çeken, başkalarınca hesaba çekilmekten kurtulur.
Her molada yolda olup olmadığını, yürümen gereken menzil istikametinde yürüyüp yürümediğini kontrol etmen, pişman olmaman için elzemdir.
Yön tayini sık sık gerekli olabilir.
Haritayı saklayabileceğin en güvenilir yerin yüreğindir.
Bir şey daha: Pusulayı sahte manyetik alanlardan, paraziter nesnelerden uzak tut.
İbreyi saptırırlar da haberin olmayabilir.
Yol emniyetin için gerekli olan şartların başında bilinç gelir.
Bilincini tahrif edecek her türlü uyuşturucudan uzak durmalısın.
Hobilerinin, fobilerinin, korkularının bilincin üzerindeki saptırıcı etkisini iyi hesap etmelisin.
O’ndan başkasından korkarsan, korktuğunun başına musallat edileceğini kesinlikle bilmelisin.
Yolda düşeceğin en büyük tuzak, yersiz korkularının tuzağıdır.
Yani, kendi benliğinin sana kazdığı tuzak.
İyi yolculuklar dostum.
(Not:Halil Cibran’dan alıntıdır.)
