Muhafazakar kesimler 28 Şubat sürecinde egemenler tarafından kendilerine yaşatılanlar, çektikleri ve uğradıkları zulümler hakkında çok söz ederek mağduriyetlerini her fırsatta ve zeminde dile getirdiler.
Dünyada işlenmiş, işlenebilecek zulümler bundan ibaretmiş, kendileri de dünyanın veya ülkenin yegane mağduruymuş gibi davrandılar.
Bizlerde zannettikki zulme karşı mücadeleleriyle adalet aradılar, zulme ve zalimlere lanet ettiler.
Sonra, iktidardan şu veya bu sebeple ızdırap çeken kitlelerle birlikte iktidarı değiştirme imkanı ortaya çıktığında iktidarın değişimine ortak oldular.
Bu değişimden rahatsız olan; yargıda, bürokraside, medyada imkan sahibi olan bir kesim hep birlikte yeni iktidardan memnun olmadılar, seçilmiş yeni iktidarın çalışmasını engel olmak istediler, amaçlarına ulaşmak için ellerinde var olan imkanları anti demokratik bir şekilde kullandılar, iktidarı çalıştırmak istemedi ve türlü türlü engelleme yollarına baş vurdular.
Bu yaptıklarıyla karşı oldukları iktidarın millet nezdinde itibarını yükselmesine hiç istemedikleri halde vesile oldular.
İktidar mensupları bütün antidemokratik engelleri sahip oldukları imkanlar ve güçle bir bir aşarak iktidarlarını pekiştirdiler, adeta muhaliflerin her yaptığı engelleme amaçlarına yönelik yaptıkları arzularının aksine iktidarı güçlendirdi.
İktidar gücünü artırdıkça da zulme meylettiler, hukuk tanımaz oldular ve azgınlaştkça azgınlaştılar.
Adeta, “Ben sizin babanızın ben ne dersem o olur” modunda davranmaya, seçilmiş olmayı tek meşruiyet kaynağı olarak görmeye başladılar.
İktidarı eleştiren herkese ve kesime “Seçilde gel, öyle konuş!” diyerek çoğulculuk yerine “Çoğunluk egemenliğine” sığınıp meydan okudular.
Öyle ki, iktidarı kaybetme korkularını gidermek için her seferinde yaşadıkları 28 Şubat mağduriyetini gündeme getirdiler, işledikleri zulümlerinin mazereti olarak kullandılar, yapılan hukuksuzlukları bu yolla meşrulaştırmak istediler ve kısmen istediklerini elde ettiler.
Kısacası iktidar ve taraftarları cephesinde durum budur.
Vaziyet böyle bir hal aldıktan sonra;vicdan ve ahlak sahibi insanlar artık zulüm karşıtlığı ve hukuk arayışlarında hapsoldukları 28 Şubat parantezini ya tamamen kapatmalı, yahut bu parantezin içine ülkede iktidar tarafından veya sair güç odakları tarafından işlenen hak gaspları ile zulümleri de kapsayacak şekilde söylem geliştirmelidirler.
Mesela, KHK ile mağdur edilenlerin büyük çoğunluğunu oluşturanlar Gülen Hareketiyle “iltisaklı” oldukları gerekçesiyle hukuksuzluklarla karşılaşan her kesim, hak mahrumiyeti yaşadı, beraat edenler kaybettikleri iş, imkan ve itibarlarını alamayanlarla birlikte diğer KHK mağdurları için de itiraz ederek seslerini yükseltmelidirler.
Adalet arayışlarını, zulme itirazlarını sadece 28 Şubat döneminde yaşanan zulümlerle sınırlı tutulmaya devam etmek doğru ve adalet talebi için yeterli değildir.
Adalet arayışı ve zulme karşı tutum mevcut olduğu şekliyle sürdürülemez.
Hak mahrumiyetine uğrayan her kesim için adalet talep etmek, haksızlıkların tamamına itiraz etmek gerekir.
Ayrıca, burada belirtmek isterim ki, herkes kendi mağduriyetini dile getirmekte haklıdır ancak hak ve adalet arayışını sadece kendileriyle sınırlı tuttuklarında adalet kavgası verdiklerini söylediklerinde maalesef çok inandırıcı olamıyorlar.
Bu durum da hak mücadelelerini zedelemektedir.
Bu nedenle, hak arayıcıları bu gidişata dur demeli, işlenen zulümlere karşı, amasız, fakatsız kesin bir dil ve tutumla herkes ve kesimin yaşadığı hukuksuzlukları gündemlerine almalıdır.
Zulümleri 28 Şubat ile sınırlandırmak asla doğru değildir ve kabul edilemez.
Zulümler daha fazla ve yaygın bir şekilde devam etmekte toplumun dar ve sabit gelirlileri ülkenin zenginleşmesinden hak ettiği payı alamıyor, günden güne yoksullukları artmaktadır.
Hak mahrumiyetine uğrayan, her gün biraz daha yoksullaşan, açlık sınırında bir gelirle yaşamaya çalışanların çoğaldığı bir ülkede insanların sadece kendi derdine yanma, itiraz etmeleri bencilliktir, bencillik hoş ve kabul edilecek tutum olamaz.
Zulmün olduğu yerde vicdan susamaz!
Tek tek zulme karşı olmak yeterli değildir.
Zira, zalimler tek millettir, mazlumlar da öyle olmalıdır.
Vesselam!