Milliyetçiliği bir ‘güvenlik’ doktrinine indirgemek, onu kısırlaştırmak; etki alanını daraltmaktır.
Milliyetçiliğin önceliği,elbette ülke ve milletin bütünlüğünü sağlamak,ayrışma kanallarını tıkamaktır.
Ama sadece bu mudur?
Böyle bir milliyetçilik toplumu kuşatmaya yeter mi?
Kendini milliyetçi olarak tanımlayan parti, lider veya aydınların söylemlerine bakıldığında - güvenliğin- neredeyse biricik ilgi alanı olduğunu görürsünüz.
Bir ülkenin güvenliği, sadece terör ve bölücülük karşısında tutum almak mıdır?
Ekonomi, hukuk ve çevre sorunlarının - güvenliği- tehdit eden yanları yok mudur?
Mesela siyasallaşan bir yargının en az terör kadar güvenlik sorunu yaratmadığı söylenebilir mi?
Keza yağmalanan ülke kaynaklarının, rüşvetin, her türlü yolsuzluğun toplumsal bağları zayıflatarak sebep olduğu sorunlar küçük görülebilir, ıskalanabilir mi?
Milliyetçilik adına konuşmaya mezun olduğunu sananların- özellikle yazar çizer grubunun bir kısmının- üsluplarına bakıldığında- kendileri dışında-neredeyse kimseyi içine almayan tek kişilik bir milliyetçilik anlayışına tanık olursunuz.Dışlayan, iten, içine alıp mas etmeyen bir milliyetçilik anlayışıdır bu. Farklılığa tahammül etmeyen, duygu farklarını bile bir ötekileştirme aracı olarak gören bu anlayış - milliyetçiliği- iktidara taşıyacak yayılmanın önündeki en büyük engeldir. Milliyetçiliğin içindeki farklı renk ve desenlere bile tahammülü olmayan bu anlayışın millet tanımı da içerici olmaktan çok dışlayıcıdır.
G.Orwel, insanların çoğu için, karnın ihtiyaç sıralamasında ruhtan önce geldiğini söyler. Karnı doymayan insan için milli/manevi meseleler ikinci plandadır. İslam bunu, “ küfürle fakirlik neredeyse bir arada yazılacaktı” diye ifadelendirir.
Anlaşılacağı üzere fakirlik, maneviyatı yutacak ölçüde etkili bir muhtaçlıktır.
Milliyetçilik, milletin her meselesi ile ilgilenen bir doktrindir,herhangi bir sorununa kayıtsız kalamaz.Zira böyle bir milliyetçilik hem gerçeklikten hem toplumun gündeminden kopar. Onun için güvenlik kadar insana dair diğer konuları da ilgi alanı içine alarak mesajının muhatap kitlesini çoğaltmak durumundadır.
Demokrasiyi, insan haklarını, çevre sorunlarını, adaleti, toplumun maddesine hitap eden konuları gündemine almayan bir milliyetçilik, bir asker/jandarma doktrini veya meslek tüzüğü mesabesinde kalır, belli çevrelerin dışına taşamaz.
Toplumun gündeminden kopan, milliyetçiliği güvenliğe, güvenliği terörle mücadeleye indirgeyen bir milliyetçilik anlayışı kendini bu alana hapseder. Oysa ülke bütünlüğü ne kadar önemliyse o bütünlüğü sağlayacak olan insanların karınlarını doyurmak da o kadar önemlidir. Milliyetçi politika mesajını çeşitlendirerek bu dar alandan kurtulmalıdır.