Yine yetkililerin duyarsızlığıyla…
Yine kadınların çığlıklarının hafife alınmasıyla…
Yine mağdurların değil, katillerin korunmasıyla…
Hatay’ın Reyhanlı ilçesinden İstanbul’a üniversite eğitimi için gelen Ayşe Tokyaz, ikiz kardeşi Esra'nın ifadelerine göre, eski polis amiri olan erkek arkadaşı Cemal Koç tarafından soz zamanlarda şiddete uğruyor ve alıkonuyordu.
Tehdit ediliyordu...
Yüzünde gözünde morluklar taşıyordu...
İkiz kardeşi Esra, Ayşe'ye ulaşamadığında Cemal Koç art arda yalanlar söyledi. Eve gittiğinde Ayşe’nin ayakkabıları kapının önünde durmasına rağmen “evde yok” dedi. “Yurda gitmiştir” diyerek Esra’yı içeri almadı.
Ayşe’yi bulamayan Esra, Cuma gününden itibaren çalmadık kapı bırakmadı.Kolluk kuvvetlerine gitti, durumu anlattı, şikâyette bulundu.
Ama yetkililer söylenenleri yine hafife aldı… duymadı, görmedi…gerekli önlemleri almadı.
Ve sonunda… Bugün Ayşe’nin cansız bedeni bir valizin içinde, yol kenarına atılmış halde bulundu.
Esra Tokyaz’ın anlatımları, pek çok kadın cinayetinde olduğu gibi bu vakada da, yalnızca bireysel değil, kurumsal ihmaller zinciri olduğunu ortaya koydu.
Çok acı bir olay...
İstanbul’un ortasında bir genç kız, günlerce kardeşini kurtarmak için can havliyle mücadele ediyor. Ve bugün yaşadıklarını anlatırken, hâlâ titreyen dizlerini iki eliyle durdurmaya çalışırken diyor ki:
'Hiç bir memur bana yardımcı olmadı.
Gitmeğim yer kalmadı. Kimse yüzüme bakmadı. Cemil Koç'a ifadelerimi bile verdiler. Beni de tehdit etti. Oysa polislere can güvenliğim yok demiştim...
“Kimse yardım etmedi bana! Herkes kapıyı kapattı. Duygu sömürüsü mü yapıyorsun dediler. Abartma dediler!”
Bu sözler, ülkemizde yaşam hakkını korumakla yükümlü olan kurumların, kadına şiddetle mücadele eden kolluk güçlerinin bu sorumluluktan hala ne kadar uzak olduğunu gösteriyor...
Şikâyet edilen kişi bir polis memuru veya nufüz sahibi bir kimse olduğunda ne yazık ki mağdurlar etkin şekilde korunamıyor. Çünkü bazı yetkililer bilerek, kimi de farkında bile olmadan şiddet riskini artıran bir zemin oluşmasına katkıda bulunuyor.
Kardeşinin şiddete uğradığını, telefonda gözlerini mosmor gördüğünü ve fotoğrafını çektiğini söyleyen Esra'nın ifadesi (iddiasına göre) faile aktarılmıştır.
Akıl alır gibi değil!
Resmî şikâyette bulunmamış olsaydı, bugün muhtemelen o da bir valiz içinde bulunabilirdi..…
Ayşe’nin o katile karşı verdiği mücadeleyi hiçbir zaman tam olarak öğrenemeyeceğiz. Ama kız kardeşinin derdini anlatmak için yetkililere karşı verdiği mücadele tüm çıplaklığı ile ortada... Ve bu olayda bizleri kahreden, sadece Ayşe'nin başına gelenler değil; aynı zamanda Esra'ya karşı yetkililerin sergilediği o korkunç duyarsızlık olmuştur. Yapılan kurumsal hatalar ve yanlışlar zinciri olmuştur...
Canımız kimlere emanet, Allah’ım?!
Ne yaparsak yapalım olmuyor…
Yine koruyamadık.
Yine önleyemedik.
Ne Ayşe’nin hayatını…
Ne Esra’nın ömür boyu unutamayacağı o korkunç travmaları…
En vahim olan şey ise…
Esra'nın, kardeşinin can güvenliğini sağlamak için kolluk güçlerine verdiği ifadenin faille paylaşılması olmuştur....
Bu iddialar doğruysa, bu yalnızca etik dışı bir davranış değil, aynı zamanda bir suçtur. İfadenin gizliliğinin ihlal edilerek faille paylaşılması, özellikle şiddet vakalarında mağdurun yaşam hakkını ciddi şekilde tehlikeye atar.
Esra'nın beyanına göre:
Mağduru koruması gereken görevliler, açıkca faili bilgilendirmiştir.
Ayşe o saatten önce mi öldürülmüştür yoksa daha sonra mı? Henüz bilmiyoruz.
Ancak bu sorumsuzluk yalnızca Ayşe’yi değil, Esra’yı da ölümle burun buruna getirmiştir.
Onu koruyan şey muhtemelen, yaptığı şikâyetin resmî olarak kayıtlara geçmiş olması olmuştur.
Böyle bir şey olamaz!
Böyle bir koruma olmaz!
Kadınlar, koruma istedikleri için ölüme daha da yaklaşmamalı, hiç bir şekilde riske edilmemeliler.Tokyaz kardeşlerin yaşadığı bu dehşet, baştan sona sistemsizlikle örülmüş bir devlet ayıbıdır.
Bu olayda:
Ayşe açısından:Kurumsal ihmal sonucu işlenmiş bir kadın cinayeti.
Esra açısından ise:Kurumsal ihmal sonucu işlenmesine davetiye çıkartılmış ve adeta direkten dönmüş bir kadın cinayeti sözkonusudur...
Tokyaz kardeşlerin yaşadığı bu korkunç olay, kadın cinayetlerinde bir kez daha toplum olarak vicdanımızı ve hukuk sistemimizi sorgulamamız gerektiğini gözler önüne sermiştir.
Bu ihmal ve hatalar zinciri, yalnızca failleri değil, denetim ve koruma sorumluluğu olan kurumları da sorumluluk altında bırakıyor.
Üzgünüm… Ayşe için, Esra için, o genç kızları yetiştiren ebeveynler için, tüm aile bireyleri için üzgünüm...
Düşünsenize… Dünyalar güzeli iki evlat yetiştiriyorsunuz… Okusunlar, topluma faydalı olsunlar diye üniversiteye yolluyorsunuz… Ve böylesine büyük bir acıyla karşılaşıyorsunuz…
Ayşe evladımıza Allahtan Rahmet, Tokyaz ailesine sabır diliyorum. Bu ülkenin tüm kadınlarına da: Cesaret!
Bu ülkede kadınların hayatta kalabilmesi artık şansa kalmamalı.
Fail değil, mağdur korunmalı.
Uyarı değil, önlem alınmalı.
Sessizlik değil, hesap sorulmalı.
Ve and olsun ki biz bu düzeni değiştireceğiz!
Değiştirmek zorundayız!
Ayşe için, Esra için, susturulmuş ya da sözü hafife alınmış tüm kadınlar için…
Ve hâlâ hayatta olanları yaşatmak için...